27 Mayıs 2013 Pazartesi

HOCALAR UÇUK OLUNCA – 2


ODTÜ Felsefe öğrencilerini en çok zorlayan hocalardan biri, dersinin final sınavında sınıfa gelmiş ve sınav sorusu olarak tahtaya; 
Why? (Neden?) yazmış. 
Öğrenciler ilk önce ne yazacaklarını şaşırmışlar, sonra herkes bir şeyler yazmaya başlamış. Yalnız bir öğrenci, sınavın ilk dakikasında kâğıdını teslim etmiş. 

Bu öğrenci sınavdan 100 almış. Öğrencinin cevabı da soru gibi kısaymış! 
WHY NOT (NEDEN OLMASIN Kİ?)

24 Mayıs 2013 Cuma

HAFTANIN SÖZÜ - 60


"Taş, taşlıktan geçmedikçe parmaklara yüzük olamaz. Yüzük olmayı dileyen taş, yontulmayı göze almalıdır."

MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMİ

23 Mayıs 2013 Perşembe

AK SAKALLI


Varna Savaşı'nda muharebe meydanında gezen II. Murad, düşman askerlerinin hep genç olduğunu görür. Komutanlarından birine sorar.
"-Garip değil mi? Bu kadar ölünün içinde hiç ak sakallı görmedim. Hepsi genç, hepsi taze!"
Komutan şu cevabı verir:
"- Padişahım! İçlerinde bir ak sakallı olsaydı, başlarına bu felâket gelir miydi?"

22 Mayıs 2013 Çarşamba

EN MUTLU ÇİFT


EN MUTLU ÇİFT KİMDİR

CEVAP: ÂDEM İLE HAVVA’DIR

ÇÜNKÜ;

1- ÂDEM’İN DE HAVVA’NIN DA KAYNANASI OLMADI.
2- ÂDEM DE HAVVA DA ALDATILMAKTAN KORKMADI.
3- ÂDEM: ‘ARKADAŞLARIMLA MAÇ YAPMAYA GİDİYORUM’ DİYEMEDİ.
4- HAVVA KIZ ARKADAŞLARINI EVE TOPLAYIP AKSAMA KADAR DEDİKODU 
    YAPAMADI.
5- ÂDEM HİÇBİR ZAMAN POKER PARTİSİNE GİDİYORUM DEYİP, GECENİN BİR 
    KÖRÜNDE EVE SARHOŞ GELEMEDİ.
6- ÂDEM HİÇ UZUN İS GÖRÜŞMELERİ İÇİN YURTDIŞINA GİDEMEDİ. GİTSE BİLE 
    GİTTİĞİ YERDE OTEL ODASINDA KALAMADI.
7- SEVGİLİLER GÜNÜ’NÜ UNUTMAKTAN DOĞAN KAVGALAR ÇIKMADI.
8- RANDEVULARA GECİKİNCE TRAFİĞİ BAHANE EDEMEDİLER.
9- YÜKSEK GELEN FATURALAR NEDENİYLE TARTIŞMADILAR.
10- ÖZEL GÜNLERİNDE BİRBİRLERİNİN SEVMEDİKLERİ ARKADAŞLARINI DAVET 
      ETME GİBİ BİR İHTİMALLERİ OLMADI.
11- ÂDEM HİÇBİR ZAMAN HAVVA’YA ‘SEN BU DÜNYADA GÖRDÜĞÜM EN GÜZEL 
      KADINSIN’ DERKEN YALAN SÖYLEMEDİ.
12- HİÇBİR ZAMAN RÖNTGENLEYEN VAR MI? DİYE TEDİRGİNLİĞE DÜŞMEDİLER.
13- ONLAR ENFLASYON CANAVARIYLA HİÇ TANIŞMADILAR. BİRİKİMLERİNİ 
      BATIRIP, ALACAK BANKACILARLA DA HİÇ KARŞILAŞMADILAR.
14- ONLAR MUTLUYDULAR. ÇÜNKÜ NE SAYIMA GEREK VARDI, NE DE SAYILMAYA.
15- HİÇBİR ZAMAN BİRBİRLERİNİN YÜZÜNE TELEFONU KAPATAMADILAR. 
      TELEFONDA KAVGA DA ETMEDİLER.
16- HİÇBİR ZAMAN SİYASET-POLİTİKA KONUSUNDA DİL, DİN, İRK TARTIŞMASINA 
      GİRMEDİLER…
17- HAVVA HİÇBİR ZAMAN KIYAFETİ İLE ÂDEM’İ ÇİLEDEN ÇIKARTMADI.
18- HİÇBİR ZAMAN HAVVA, ‘BENİ EN SON NE ZAMAN SİNEMAYA GÖTÜRDÜN, EN 
       SON NE ZAMAN DIŞARIDA YEMEK YEDİK’ DEMEDİ.
19- ‘SENDEN BAŞKA GÜL KOKLARSAM NAMERDİM’ LAFI DA GERÇEKTİ VE HAVVA 
       DA BUNUN DOĞRU OLDUĞUNA EMİNDİ



21 Mayıs 2013 Salı

"ORADA OLABİLMEK"


"Duygusal açıdan zor zamanlarda “orada olabilmek” kadınların beyin devrelerine işlenmiştir, bu nedenle de kocalarının acı ve umutsuzluğa dayanabilmek konusundaki beceriksizlikleri onları şaşırtır. Bir araştırma, 24 saatlik bile olmayan kız bebeklerin diğer bebeklerin ağlamalarına karşı erkek bebeklerden daha duyarlı olduklarını gösterdi. Bir yaşındaki kız çocukları başka insanlardaki stres belirtilerine karşı, özellikle acı çekiyor ya da üzgün görünüyorlarsa daha duyarlıdırlar. Erkekler kadınların yüzündeki üzüntü belirtilerini sadece %40 oranında fark ederler oysa kadınlar bu işaretleri %90 yakalayabilirler. Ve hem kadınlar hem de erkekler mutlu birinin fiziksel olarak yakınında olduklarında kendilerini daha rahat hissetseler de sadece kadınlar kendilerini üzgün birinin yanında da aynı ölçüde rahat hissettiklerini rapor etmişlerdir."

(Dr. Louann Brizendine,  Kadın Beyni syf 141)

20 Mayıs 2013 Pazartesi

HOCALAR UÇUK OLUNCA - 1


Renkli kişiliğiyle ün yapmış bir felsefe hocası, yılın son sınavını yapmak  üzere sınıfa girmiş.. Bütün öğrenciler çok heyecanlı, hepsi merakla soruları bekliyorlar, felsefe hocası sınıfa şöyle bir bakmış, derken sandalyesini kaptığı  gibi kürsünün üzerine koymuş..
- İşte 100 puanlık tek soru demiş.. Bana bu sandalyenin var olmadığını ispat edin. 

Herkes bir girişmiş yazmaya efendim hızlı hızlı yazanlar harıl harıl düşünenler derken, aralarından biri kâğıda tek bir cümle yazmış sonra kalkmış hocasına vermiş ve sınavı bitirip çıkmış...

Sonuçlar açıklandığı zaman bir bakmışlar koca sınıfta 100 üzerinden 100 alan tek kişi var, o da sınavı 2 dakikada bitirip çıkan çocuk! 
Peki, acaba çocuğa 100 puan getiren o tek cümle neymiş? Cevap kâğıdına sadece şunu yazmış: 
- HANGİ SANDALYE?

17 Mayıs 2013 Cuma

HAFTANIN SÖZÜ - 59


Dünyaya gerçek bir dâhi geldiğinde, onu şu işaretten tanıyabiliriz; "Bütün ahmaklar ona karşı birleşmişlerdir."

(Jonathan Swift) 
Jonathan Swift (30 Kasım 1667 - 19 Ekim 1745) İrlandalı şair, yazar ve siyasetçi.
İngiliz edebiyatının büyük hiciv ustası Swift, 30 Kasım 1667'de İrlanda'nın başkenti Dublin'de doğdu.1689'da Trinity College'ı bitirdi ve İngiltere'ye gitti. Siyasetçi ve yazar Sir William Temple'ın sekreteri oldu. İlk şiirleri ve Stella'yla olan arkadaşlığı da bu tarihlere rastlar (1691).
Jonathan Swift'in yaşamında William Temple'ın etkisi önemlidir. O yılların kültürel ortamıyla ve etkili kişileriyle tanışıklığı onun sayesinde olmuş, Oxford Üniversitesi'nde lisansüstü eğitimi yapmasını yine Temple teşvik etmiştir.
Temple'ın ölümünden sonra Dublin'e giden ve Lord Berkeley'nin yanında çalışan Swift, 1701'deLondra'ya döndüğünde, artık tanınan bir yazardı. Siyaset, din ve edebiyat alanlarında giriştiği polemiklerle etkiliydi.
Ard arda yayımlanan kitapları da oldukça ilgi görmüş ve parlak zekası hayranlık uyandırmıştı. Siyasi olarak liberallerin yanında yer alan Swift, aynı zamanda kiliseye ve dine de bağlıydı.
Belki bu nedenle, belki de muhafazakar partinin iktidar olmasının etkisiyle, 1710'dan sonra muhafazakar Tory partisini desteklemeye ve bu partinin ileri gelenlerinin yer aldığı 'The Examiner' dergisinde çalışmaya başladı.
Ancak 1714'de Tory'lerın siyasi gücü azaldı ve Swift düş kırıklığı ile Dublin'e geri döndü. Bu tarihten 1745 yılındaki ölümüne kadar geçen sürede, Swift kendini İrlanda'nın sorunları üzerinde çalışmaya ve yazmaya verdi.
İngiltere'nin baskıcı politikalarına karşı yaptığı mücadelesinde birbiri ardına çıkardığı siyasi broşürlerle İrlanda'da ulusal bir kahramana dönüştü. 1726 yılında tamamladığı 'Gulliver'in Gezileri' ile de tüm zamanlara yayılan bir ün kazandı.
Jonathan Swift, 19 Ekim 1745'de İrlanda'da öldü.



16 Mayıs 2013 Perşembe

TÜRK ORDULARI BAŞKUMANDANIYIM


Afyonkarahisar'ın hatlarının çözülmesi sonunda birkaç Yunanlı tutsak, geceleyin Mustafa Kemal'in çadırına getirilmişti. Bunlardan birisi, Muzaffer Generalin doğup büyümüş olduğu Selanik'ten gelmişti. Yüz, kendisine yabancı gelmediğinden ve üniformasında da hiçbir bellilik görmediğinden kim olduklarını ve rütbelerini sormaya başlamıştı.
- Binbaşı mısınız?
- Hayır.
- Albay mı?
- Hayır.
- Korgeneral mi?
- Hayır.
- Peki nesiniz?
- Ben Mareşal ve Türk Orduları Başkomutanıyım! Şaşkınlıktan ağzı açık kalan Yunanlı kekeledi:
- Bir başkomutanın savaş hattına bu kadar yakın yerlerde dolaşması işitilmiş değil de!..

General SHERRIL

Kaynak: General Sherril - Atatürk Nezdinde Bir Yıl Elçilik, 1935

15 Mayıs 2013 Çarşamba

UÇAK


Bir uçakta pilot aniden hostesleri çağırmış ve demiş ki: "Uçak düşmek üzere. Tüm yolculara atlamalarını söyleyin.
     Şu anda deniz üzerindeyiz ve denize çok yakın uçuyorum, atlarlarsa kurtulma şansları var, ama atlamazlarsa herkes ölecek!!!'"
     Tabii, böyle bir şeyi insanlara yaptırmak çok zor.
     Hosteslerden en akıllısı düşünmüş taşınmış, 'Herkese uygun bir dille anlatılırsa uçaktan atlamaları sağlanır.' diye karar vermiş ve ilk olarak Amerikalı kafilenin yanına gitmiş:
     'Sayın yolcularımız; üzerinde bulunduğumuz alan Japonlar'ın araştırma laboratuarlarıyla kaplı. Eğer oraya ulaşırsanız tüm Japon teknolojisi sırlarını kaparsınız!'
     Bütün Amerikalılar koşarak çıkışa gitmişler ve atlamışlar;
     Sonra hostes İngilizler'e yönelmiş:
     'Sayın yolcularımız, şu anda dünyanın en geniş ve verimli sömürgeleri üzerindeyiz; eğer hemen el koyarsanız sonsuza dek sizin olurlar!'
     Bütün İngilizler hevesle atlamışlar.  
     Sıra Fransızlar'a gelmiş. Hostes:
     'Bayanlar baylar, affedersiniz rahatsız ediyorum; fakat rica etsem uçaktan atlar mısınız? Şimdiden teşekkür ederim.' demiş.
     Fransızlar:
     'Tabii, mersi!' deyip sırayla atlamışlar!
     Hostes bu kez Almanlar'a yönelmiş:
     'Atlayın  aşağı çabuk!' diye bağırmış. Alman kafile 'Heil!' diyerek atlamış.
     Veee sıra gelmiş Türkler'eee. Hostes yandan yandan gülümseyerek ve koltuğa hafif dayanarak şöyle demiş:

    
"Siz var ya... Buradan hayatta atlayamazsınız..."  


  

13 Mayıs 2013 Pazartesi

NÖBETÇİ HEMŞİRE


Hemşire hastane nöbetinden çıkınca eve döndü. Kocasını uyandırmamak için yavaşça yatak odasına girdi. Battaniyenin ucundan iki yerine dört ayak çıktığını görünce beyzbol sopasını aldı ve olanca gücüyle vurdu. Ardından kırarcasına bir kez daha vurdu. Ciyaklayan bağırışlar arasında tıkanacak gibi oldu ve derhal mutfağa geçip bir bardak su içmek istedi. Baktı ki kocası mutfakta gazete okuyor. Adam başını gazeteden kaldırıp,

“- Canım annenler bizde, babanla bizim odaya aldım, uyumamışlarsa bir hoşgeldin desen iyi olur.”

10 Mayıs 2013 Cuma

HAFTANIN SÖZÜ - 58

"Güçsüz Adalet ve adaletsiz güç, iki büyük felakettir." 

Joseph Joubert
 (7 May 1754 in Montignac, Périgord – 4 May 1824 in Paris) was a French moralist andessayist, remembered today largely for his Pensées (Thoughts), which was published posthumously.

From the age of fourteen Joubert attended a religious college in Toulouse, where he later taught until 1776. In 1778 he went to Paris where he met D'Alembert and Diderot, amongst others, and later became friends with a young writer and diplomat, Chateaubriand.
He alternated between living in Paris with his friends and life in the privacy of the countryside in Villeneuve-sur-Yonne. He was appointed inspector-general of universities under Napoleon.
Joubert published nothing during his lifetime, but he wrote a copious amount of letters and filled sheets of paper and small notebooks with thoughts about the nature of human existence, literature, and other topics, in a poignant, often aphoristic style. After his death his widow entrusted Chateaubriand with these notes, and in 1838, he published a selection entitled, Recueil des pensées de M. Joubert (Collected Thoughts of Mr. Joubert). More complete editions were to follow, as were collections of Joubert's correspondence.
Somewhat of the Epicurean school of philosophy, Joubert even valued his own frequent suffering of ill health, as he believed sickness gave subtlety to the soul.
Joubert's works have been translated into numerous languages. An English translation version was made by Paul Auster.

9 Mayıs 2013 Perşembe

ADAMA GÖRE ADAM


İncili Çavuş, Osmanlı elçisi olarak Fransa Kralına gönderildiğinde, elbiselerinin bazı yerlerinde yama varmış. Kral, bunları görünce dayanamayıp:
- Bana senden başka gönderecek adam bulamadılar mı? 
diye sorunca, İncili Çavuş:
- Osmanlılar, adama göre adam gönderirler, cevabını vermiş. Beni de sana göndermelerinin hikmeti bu olsa gerek.

(İncili Çavuş (d. ? - ö. 1632)Kayseri'nin Tomarza ilçesi Travşın köyünde doğduğu söylenmektedir. 16. yüzyılın ikinci yarısı ile 17. yüzyılın ilk yarısında, I. Ahmet döneminde yaşamıştır. Türk mizah kültürünün önemli kişiliklerinden biridir. Hicri 1042’de (1632-33) vefat etmiştir.)

8 Mayıs 2013 Çarşamba

YİNE ORTAYA ÇIKMIŞ...


Bir Noel gecesi New York semaları birden olağanüstü bir ışıkla aydınlanmış, ışık hüzmelerinin arasından büyük bir ihtişamla süzülen Hz. İsa yavaşça New York'a inivermiş... Halk şaşkınlık ve hayranlık içinde yerlere kapanmış... Hz. İsa etrafına bakındıktan sonra en yakın süper markete yönelmiş ve kapılar kendiliğinden açılmış. Hz. İsa ;
- "Bu nedir ? Bunca bolluk-bereket, bunca mal varken insanlar neden aç, neden yoksul...? Girin kardeşlerim, bu malların hepsi sizin, istediğinizi alın... Artık tanrının krallığında hiç kimse aç-yoksul olmasın…"
demiş.
Tabii halk hemen markete hücum etmiş.. Hz. İsa orada fazla oyalanmadan devamlı aynı sözleri yineleyerek sırasıyla diğer süpermarketleri, dükkanları açmaya ve halkı davet etmeye devam etmiş...
Ortalıkta tam bir bayram havası sürerken sıra bir Yahudi'nin süpermarketine gelmiş... Hz. İsa buranın da kapılarını ardına kadar açıp kasadaki Solomon'a aynı sözleri tekrarlamış...
Solomon kayıtsız bir tavırla arkasındaki perdeyi hafifçe aralamış ve
karısına seslenmiş ;
- "Bertha... Dolaptaki alet çantasından çekici ve çivileri getirir misin canım, bu adam yine ortaya çıkmış..."

7 Mayıs 2013 Salı

...KİMSE HAYAL BİLE EDEMEYECEK


“CIA yeniden yapılandırıldı ve artık bütün dünyada operasyonlar yapacağız, ‘müttefik ülke’ istihbarat teşkilatları ile ortak iş yapmak yerine, bundan böyle biz CIA olarak doğrudan kendi elemanlarımızı kullanarak, dünya genelinde istediğimiz ülkede tek taraflı operasyonlar yapacağız. Öyle yerlerde olacağız ki, öyle operasyonlar yapacağız ki kimse hayal bile edemeyecek”
CIA patronu Porter Johnston Goss

(Vural Savaş, Anılarım, syf 29)

6 Mayıs 2013 Pazartesi

ORHAN BEY’İN VASİYETİ


Orhan Bey’in, 1359’da oğlu Murat Han’a vasiyeti;

Oğul!
Benim için ah, vah edip ağlama! Seni dünyada her türlü kötülüklerden koruyup ahrette sonsuz saadete kavuşturacak olan yüce dinimizin emirlerine sımsıkı sarıl!
Bütün söz ve işlerinde, adaletten ayrılma! Daima halkın yanında ve hizmetinde ol! Onların hak ve hukukunu koru! Bunu yaparken, Cenab-ı Hakk’ın emirleri rehberin olsun!
İnsanlığı huzur ve saadete kavuşturacak olan İslâm Sancağını dalgalandırmaya devam et! Devletin başı oldum diye sakın gururlanma! Bunlar gelip geçici şeylerdir. Senden önce daha nice beylerin, hakanların Gelip geçmiş olduğunu bir an aklından çıkarma! Ne kadar ömrün olsa, sonunda ölüm var.
Artık benim ömrüm bitmek üzere… Ahiret yolculuğuna çıkıyorum. Bana dua et! Senden yegâne isteğim budur.
Devletimin ve milletimin huzur ve güvenliği için çalış!
*
Orhan Bey