28 Mayıs 2013 Salı
27 Mayıs 2013 Pazartesi
HOCALAR UÇUK OLUNCA – 2
ODTÜ Felsefe öğrencilerini en çok
zorlayan hocalardan biri, dersinin final sınavında sınıfa
gelmiş ve sınav sorusu olarak tahtaya;
Why? (Neden?) yazmış.
Öğrenciler ilk önce ne yazacaklarını şaşırmışlar, sonra herkes bir şeyler yazmaya başlamış. Yalnız bir öğrenci, sınavın ilk dakikasında kâğıdını teslim etmiş.
Bu öğrenci sınavdan 100 almış. Öğrencinin cevabı da soru gibi kısaymış!
Why? (Neden?) yazmış.
Öğrenciler ilk önce ne yazacaklarını şaşırmışlar, sonra herkes bir şeyler yazmaya başlamış. Yalnız bir öğrenci, sınavın ilk dakikasında kâğıdını teslim etmiş.
Bu öğrenci sınavdan 100 almış. Öğrencinin cevabı da soru gibi kısaymış!
WHY NOT (NEDEN
OLMASIN Kİ?)
24 Mayıs 2013 Cuma
HAFTANIN SÖZÜ - 60
"Taş, taşlıktan geçmedikçe parmaklara yüzük olamaz. Yüzük
olmayı dileyen taş, yontulmayı göze almalıdır."
MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMİ
23 Mayıs 2013 Perşembe
AK SAKALLI
Varna Savaşı'nda muharebe
meydanında gezen II. Murad, düşman askerlerinin hep genç olduğunu görür.
Komutanlarından birine sorar.
"-Garip değil mi? Bu kadar ölünün içinde hiç ak sakallı görmedim. Hepsi genç, hepsi taze!"
"-Garip değil mi? Bu kadar ölünün içinde hiç ak sakallı görmedim. Hepsi genç, hepsi taze!"
Komutan şu cevabı verir:
"- Padişahım! İçlerinde bir ak sakallı olsaydı, başlarına bu felâket gelir miydi?"
"- Padişahım! İçlerinde bir ak sakallı olsaydı, başlarına bu felâket gelir miydi?"
22 Mayıs 2013 Çarşamba
EN MUTLU ÇİFT
EN MUTLU ÇİFT KİMDİR
CEVAP: ÂDEM İLE HAVVA’DIR
ÇÜNKÜ;
1- ÂDEM’İN DE HAVVA’NIN DA KAYNANASI OLMADI.
2- ÂDEM DE HAVVA DA ALDATILMAKTAN KORKMADI.
3- ÂDEM: ‘ARKADAŞLARIMLA MAÇ YAPMAYA GİDİYORUM’ DİYEMEDİ.
4- HAVVA KIZ ARKADAŞLARINI EVE TOPLAYIP AKSAMA KADAR DEDİKODU
CEVAP: ÂDEM İLE HAVVA’DIR
ÇÜNKÜ;
1- ÂDEM’İN DE HAVVA’NIN DA KAYNANASI OLMADI.
2- ÂDEM DE HAVVA DA ALDATILMAKTAN KORKMADI.
3- ÂDEM: ‘ARKADAŞLARIMLA MAÇ YAPMAYA GİDİYORUM’ DİYEMEDİ.
4- HAVVA KIZ ARKADAŞLARINI EVE TOPLAYIP AKSAMA KADAR DEDİKODU
YAPAMADI.
5- ÂDEM HİÇBİR ZAMAN POKER PARTİSİNE GİDİYORUM DEYİP, GECENİN BİR
5- ÂDEM HİÇBİR ZAMAN POKER PARTİSİNE GİDİYORUM DEYİP, GECENİN BİR
KÖRÜNDE EVE
SARHOŞ GELEMEDİ.
6- ÂDEM HİÇ UZUN İS GÖRÜŞMELERİ İÇİN YURTDIŞINA GİDEMEDİ. GİTSE BİLE
6- ÂDEM HİÇ UZUN İS GÖRÜŞMELERİ İÇİN YURTDIŞINA GİDEMEDİ. GİTSE BİLE
GİTTİĞİ
YERDE OTEL ODASINDA KALAMADI.
7- SEVGİLİLER GÜNÜ’NÜ UNUTMAKTAN DOĞAN KAVGALAR ÇIKMADI.
8- RANDEVULARA GECİKİNCE TRAFİĞİ BAHANE EDEMEDİLER.
9- YÜKSEK GELEN FATURALAR NEDENİYLE TARTIŞMADILAR.
10- ÖZEL GÜNLERİNDE BİRBİRLERİNİN SEVMEDİKLERİ ARKADAŞLARINI DAVET
7- SEVGİLİLER GÜNÜ’NÜ UNUTMAKTAN DOĞAN KAVGALAR ÇIKMADI.
8- RANDEVULARA GECİKİNCE TRAFİĞİ BAHANE EDEMEDİLER.
9- YÜKSEK GELEN FATURALAR NEDENİYLE TARTIŞMADILAR.
10- ÖZEL GÜNLERİNDE BİRBİRLERİNİN SEVMEDİKLERİ ARKADAŞLARINI DAVET
ETME GİBİ
BİR İHTİMALLERİ OLMADI.
11- ÂDEM HİÇBİR ZAMAN HAVVA’YA ‘SEN BU DÜNYADA GÖRDÜĞÜM EN GÜZEL
11- ÂDEM HİÇBİR ZAMAN HAVVA’YA ‘SEN BU DÜNYADA GÖRDÜĞÜM EN GÜZEL
KADINSIN’
DERKEN YALAN SÖYLEMEDİ.
12- HİÇBİR ZAMAN RÖNTGENLEYEN VAR MI? DİYE TEDİRGİNLİĞE DÜŞMEDİLER.
13- ONLAR ENFLASYON CANAVARIYLA HİÇ TANIŞMADILAR. BİRİKİMLERİNİ
12- HİÇBİR ZAMAN RÖNTGENLEYEN VAR MI? DİYE TEDİRGİNLİĞE DÜŞMEDİLER.
13- ONLAR ENFLASYON CANAVARIYLA HİÇ TANIŞMADILAR. BİRİKİMLERİNİ
BATIRIP, ALACAK
BANKACILARLA DA HİÇ KARŞILAŞMADILAR.
14- ONLAR MUTLUYDULAR. ÇÜNKÜ NE SAYIMA GEREK VARDI, NE DE SAYILMAYA.
15- HİÇBİR ZAMAN BİRBİRLERİNİN YÜZÜNE TELEFONU KAPATAMADILAR.
14- ONLAR MUTLUYDULAR. ÇÜNKÜ NE SAYIMA GEREK VARDI, NE DE SAYILMAYA.
15- HİÇBİR ZAMAN BİRBİRLERİNİN YÜZÜNE TELEFONU KAPATAMADILAR.
TELEFONDA KAVGA
DA ETMEDİLER.
16- HİÇBİR ZAMAN SİYASET-POLİTİKA KONUSUNDA DİL, DİN, İRK TARTIŞMASINA
16- HİÇBİR ZAMAN SİYASET-POLİTİKA KONUSUNDA DİL, DİN, İRK TARTIŞMASINA
GİRMEDİLER…
17- HAVVA HİÇBİR ZAMAN KIYAFETİ İLE ÂDEM’İ ÇİLEDEN ÇIKARTMADI.
18- HİÇBİR ZAMAN HAVVA, ‘BENİ EN SON NE ZAMAN SİNEMAYA GÖTÜRDÜN, EN
17- HAVVA HİÇBİR ZAMAN KIYAFETİ İLE ÂDEM’İ ÇİLEDEN ÇIKARTMADI.
18- HİÇBİR ZAMAN HAVVA, ‘BENİ EN SON NE ZAMAN SİNEMAYA GÖTÜRDÜN, EN
SON NE
ZAMAN DIŞARIDA YEMEK YEDİK’ DEMEDİ.
19- ‘SENDEN BAŞKA GÜL KOKLARSAM NAMERDİM’ LAFI DA GERÇEKTİ VE HAVVA
19- ‘SENDEN BAŞKA GÜL KOKLARSAM NAMERDİM’ LAFI DA GERÇEKTİ VE HAVVA
DA BUNUN
DOĞRU OLDUĞUNA EMİNDİ
21 Mayıs 2013 Salı
"ORADA OLABİLMEK"
"Duygusal açıdan zor zamanlarda “orada olabilmek” kadınların
beyin devrelerine işlenmiştir, bu nedenle de kocalarının acı ve umutsuzluğa
dayanabilmek konusundaki beceriksizlikleri onları şaşırtır. Bir araştırma, 24
saatlik bile olmayan kız bebeklerin diğer bebeklerin ağlamalarına karşı erkek
bebeklerden daha duyarlı olduklarını gösterdi. Bir yaşındaki kız çocukları
başka insanlardaki stres belirtilerine karşı, özellikle acı çekiyor ya da üzgün
görünüyorlarsa daha duyarlıdırlar. Erkekler kadınların yüzündeki üzüntü
belirtilerini sadece %40 oranında fark ederler oysa kadınlar bu işaretleri %90
yakalayabilirler. Ve hem kadınlar hem de erkekler mutlu birinin fiziksel olarak
yakınında olduklarında kendilerini daha rahat hissetseler de sadece kadınlar
kendilerini üzgün birinin yanında da aynı ölçüde rahat hissettiklerini rapor
etmişlerdir."
(Dr. Louann Brizendine,
Kadın Beyni syf 141)
20 Mayıs 2013 Pazartesi
HOCALAR UÇUK OLUNCA - 1
Renkli
kişiliğiyle ün yapmış bir felsefe hocası, yılın son sınavını yapmak üzere sınıfa girmiş.. Bütün öğrenciler çok heyecanlı, hepsi
merakla soruları bekliyorlar, felsefe hocası sınıfa şöyle bir bakmış, derken
sandalyesini kaptığı gibi kürsünün üzerine koymuş..
- İşte 100 puanlık tek soru demiş.. Bana bu sandalyenin var
olmadığını ispat edin.
Herkes bir girişmiş yazmaya efendim hızlı hızlı yazanlar harıl harıl düşünenler derken, aralarından biri kâğıda tek bir cümle yazmış sonra kalkmış hocasına vermiş ve sınavı bitirip çıkmış...
Sonuçlar açıklandığı zaman bir bakmışlar koca sınıfta 100 üzerinden 100 alan tek kişi var, o da sınavı 2 dakikada bitirip çıkan çocuk!
Peki, acaba çocuğa 100 puan getiren o tek cümle neymiş? Cevap kâğıdına sadece şunu yazmış:
Herkes bir girişmiş yazmaya efendim hızlı hızlı yazanlar harıl harıl düşünenler derken, aralarından biri kâğıda tek bir cümle yazmış sonra kalkmış hocasına vermiş ve sınavı bitirip çıkmış...
Sonuçlar açıklandığı zaman bir bakmışlar koca sınıfta 100 üzerinden 100 alan tek kişi var, o da sınavı 2 dakikada bitirip çıkan çocuk!
Peki, acaba çocuğa 100 puan getiren o tek cümle neymiş? Cevap kâğıdına sadece şunu yazmış:
- HANGİ SANDALYE?
17 Mayıs 2013 Cuma
HAFTANIN SÖZÜ - 59
Dünyaya gerçek bir dâhi geldiğinde, onu
şu işaretten tanıyabiliriz; "Bütün ahmaklar ona karşı
birleşmişlerdir."
(Jonathan Swift)
İngiliz edebiyatının büyük hiciv ustası Swift, 30 Kasım 1667'de İrlanda'nın
başkenti Dublin'de doğdu.1689'da Trinity College'ı
bitirdi ve İngiltere'ye gitti. Siyasetçi ve yazar Sir William Temple'ın sekreteri oldu. İlk şiirleri ve Stella'yla olan arkadaşlığı da bu
tarihlere rastlar (1691).
Jonathan Swift'in
yaşamında William Temple'ın etkisi önemlidir. O yılların kültürel ortamıyla
ve etkili kişileriyle tanışıklığı onun sayesinde olmuş, Oxford Üniversitesi'nde lisansüstü eğitimi yapmasını yine Temple teşvik etmiştir.
Temple'ın ölümünden
sonra Dublin'e giden ve Lord Berkeley'nin yanında çalışan Swift, 1701'deLondra'ya döndüğünde, artık tanınan bir yazardı. Siyaset, din ve edebiyat
alanlarında giriştiği polemiklerle etkiliydi.
Ard arda yayımlanan
kitapları da oldukça ilgi görmüş ve parlak zekası hayranlık uyandırmıştı.
Siyasi olarak liberallerin yanında yer alan Swift, aynı zamanda kiliseye ve
dine de bağlıydı.
Belki bu nedenle,
belki de muhafazakar partinin iktidar olmasının etkisiyle, 1710'dan sonra
muhafazakar Tory partisini desteklemeye ve bu partinin ileri gelenlerinin yer
aldığı 'The Examiner' dergisinde çalışmaya başladı.
Ancak 1714'de
Tory'lerın siyasi gücü azaldı ve Swift düş kırıklığı ile Dublin'e geri döndü. Bu tarihten 1745 yılındaki ölümüne
kadar geçen sürede, Swift kendini İrlanda'nın sorunları üzerinde çalışmaya ve
yazmaya verdi.
İngiltere'nin baskıcı
politikalarına karşı yaptığı mücadelesinde birbiri ardına çıkardığı siyasi
broşürlerle İrlanda'da ulusal bir kahramana dönüştü. 1726 yılında tamamladığı 'Gulliver'in Gezileri' ile de tüm zamanlara yayılan
bir ün kazandı.
|
16 Mayıs 2013 Perşembe
TÜRK ORDULARI BAŞKUMANDANIYIM
Afyonkarahisar'ın hatlarının çözülmesi sonunda birkaç Yunanlı
tutsak, geceleyin Mustafa Kemal'in çadırına getirilmişti. Bunlardan birisi,
Muzaffer Generalin doğup büyümüş olduğu Selanik'ten gelmişti. Yüz, kendisine
yabancı gelmediğinden ve üniformasında da hiçbir bellilik görmediğinden kim
olduklarını ve rütbelerini sormaya başlamıştı.
- Binbaşı mısınız?
- Hayır.
- Albay mı?
- Hayır.
- Korgeneral mi?
- Hayır.
- Peki nesiniz?
- Ben Mareşal ve Türk Orduları Başkomutanıyım! Şaşkınlıktan ağzı açık kalan Yunanlı kekeledi:
- Bir başkomutanın savaş hattına bu kadar yakın yerlerde dolaşması işitilmiş değil de!..
General SHERRIL
Kaynak: General Sherril - Atatürk Nezdinde Bir Yıl Elçilik, 1935
- Binbaşı mısınız?
- Hayır.
- Albay mı?
- Hayır.
- Korgeneral mi?
- Hayır.
- Peki nesiniz?
- Ben Mareşal ve Türk Orduları Başkomutanıyım! Şaşkınlıktan ağzı açık kalan Yunanlı kekeledi:
- Bir başkomutanın savaş hattına bu kadar yakın yerlerde dolaşması işitilmiş değil de!..
General SHERRIL
Kaynak: General Sherril - Atatürk Nezdinde Bir Yıl Elçilik, 1935
15 Mayıs 2013 Çarşamba
UÇAK
Bir uçakta pilot aniden hostesleri çağırmış ve demiş ki: "Uçak düşmek üzere. Tüm yolculara atlamalarını söyleyin.
Şu anda deniz üzerindeyiz ve denize çok yakın uçuyorum, atlarlarsa kurtulma şansları var, ama atlamazlarsa herkes ölecek!!!'"
Tabii, böyle bir şeyi insanlara yaptırmak çok zor.
Hosteslerden en akıllısı düşünmüş taşınmış, 'Herkese uygun bir dille anlatılırsa uçaktan atlamaları sağlanır.' diye karar vermiş ve ilk olarak Amerikalı kafilenin yanına gitmiş:
'Sayın yolcularımız; üzerinde bulunduğumuz alan Japonlar'ın araştırma laboratuarlarıyla kaplı. Eğer oraya ulaşırsanız tüm Japon teknolojisi sırlarını kaparsınız!'
Bütün Amerikalılar koşarak çıkışa gitmişler ve atlamışlar;
Sonra hostes İngilizler'e yönelmiş:
'Sayın yolcularımız, şu anda dünyanın en geniş ve verimli sömürgeleri üzerindeyiz; eğer hemen el koyarsanız sonsuza dek sizin olurlar!'
Bütün İngilizler hevesle atlamışlar.
Sıra Fransızlar'a gelmiş. Hostes:
'Bayanlar baylar, affedersiniz rahatsız ediyorum; fakat rica etsem uçaktan atlar mısınız? Şimdiden teşekkür ederim.' demiş.
Fransızlar:
'Tabii, mersi!' deyip sırayla atlamışlar!
Hostes bu kez Almanlar'a yönelmiş:
'Atlayın aşağı çabuk!' diye bağırmış. Alman kafile 'Heil!' diyerek atlamış.
Veee
sıra gelmiş Türkler'eee. Hostes yandan yandan gülümseyerek ve koltuğa hafif
dayanarak şöyle demiş:
14 Mayıs 2013 Salı
13 Mayıs 2013 Pazartesi
NÖBETÇİ HEMŞİRE
Hemşire hastane nöbetinden çıkınca
eve döndü. Kocasını uyandırmamak için yavaşça yatak odasına girdi. Battaniyenin
ucundan iki yerine dört ayak çıktığını görünce beyzbol sopasını aldı ve olanca
gücüyle vurdu. Ardından kırarcasına bir kez daha vurdu. Ciyaklayan bağırışlar arasında tıkanacak gibi oldu ve derhal mutfağa geçip bir bardak su içmek
istedi. Baktı ki kocası mutfakta gazete okuyor. Adam başını gazeteden kaldırıp,
“- Canım annenler bizde, babanla bizim odaya aldım, uyumamışlarsa bir hoşgeldin desen iyi olur.”
10 Mayıs 2013 Cuma
HAFTANIN SÖZÜ - 58
"Güçsüz Adalet ve
adaletsiz güç, iki büyük felakettir."
Joseph Joubert
(7 May 1754 in Montignac, Périgord – 4 May 1824 in Paris) was a French moralist andessayist, remembered today largely for his Pensées (Thoughts), which was published posthumously.
Joseph Joubert
(7 May 1754 in Montignac, Périgord – 4 May 1824 in Paris) was a French moralist andessayist, remembered today largely for his Pensées (Thoughts), which was published posthumously.
From the age of fourteen Joubert attended a religious college in Toulouse, where he later
taught until 1776. In 1778 he went to Paris where he met D'Alembert and Diderot, amongst others,
and later became friends with a young writer and diplomat, Chateaubriand.
He alternated between living in Paris with his friends and life in the
privacy of the countryside in Villeneuve-sur-Yonne. He was appointed
inspector-general of universities under Napoleon.
Joubert published nothing during his lifetime, but he wrote a
copious amount of letters and filled sheets of paper and small notebooks with
thoughts about the nature of human existence, literature, and other topics, in
a poignant, often aphoristic style. After his death his widow
entrusted Chateaubriand with these notes, and in 1838, he published a selection
entitled, Recueil des pensées
de M. Joubert (Collected
Thoughts of Mr. Joubert). More complete editions were to follow, as were
collections of Joubert's correspondence.
Somewhat of the Epicurean school of philosophy, Joubert even
valued his own frequent suffering of ill health, as he believed sickness gave
subtlety to the soul.
Joubert's works have been translated into numerous languages. An
English translation version was made by Paul Auster.
9 Mayıs 2013 Perşembe
ADAMA GÖRE ADAM
İncili Çavuş, Osmanlı elçisi
olarak Fransa Kralına gönderildiğinde, elbiselerinin bazı yerlerinde yama varmış. Kral, bunları görünce dayanamayıp:
- Bana senden başka gönderecek adam bulamadılar mı?
- Bana senden başka gönderecek adam bulamadılar mı?
diye sorunca, İncili Çavuş:
- Osmanlılar, adama göre adam gönderirler, cevabını vermiş. Beni de sana göndermelerinin hikmeti bu olsa gerek.
- Osmanlılar, adama göre adam gönderirler, cevabını vermiş. Beni de sana göndermelerinin hikmeti bu olsa gerek.
(İncili Çavuş (d. ? - ö. 1632), Kayseri'nin Tomarza ilçesi Travşın köyünde doğduğu söylenmektedir. 16. yüzyılın ikinci yarısı ile 17. yüzyılın ilk yarısında, I. Ahmet döneminde yaşamıştır. Türk mizah kültürünün önemli kişiliklerinden biridir. Hicri 1042’de (1632-33) vefat etmiştir.)
8 Mayıs 2013 Çarşamba
YİNE ORTAYA ÇIKMIŞ...
Bir Noel gecesi New York semaları birden
olağanüstü bir ışıkla aydınlanmış, ışık hüzmelerinin arasından büyük bir
ihtişamla süzülen Hz. İsa yavaşça New York'a inivermiş... Halk şaşkınlık ve hayranlık
içinde yerlere kapanmış... Hz. İsa etrafına bakındıktan sonra en yakın süper markete
yönelmiş ve kapılar kendiliğinden açılmış. Hz. İsa ;
- "Bu nedir ? Bunca
bolluk-bereket, bunca mal varken insanlar neden aç, neden yoksul...?
Girin kardeşlerim, bu malların hepsi sizin, istediğinizi alın... Artık tanrının krallığında hiç kimse aç-yoksul olmasın…"
demiş.
Tabii halk hemen markete hücum etmiş..
Hz. İsa orada fazla oyalanmadan devamlı aynı sözleri yineleyerek sırasıyla diğer
süpermarketleri, dükkanları açmaya ve halkı davet etmeye devam etmiş...
Ortalıkta tam bir bayram havası sürerken
sıra bir Yahudi'nin süpermarketine gelmiş... Hz. İsa buranın da kapılarını
ardına kadar açıp kasadaki Solomon'a aynı sözleri tekrarlamış...
Solomon kayıtsız bir tavırla arkasındaki
perdeyi hafifçe aralamış ve
karısına seslenmiş ;
- "Bertha... Dolaptaki
alet çantasından çekici ve çivileri getirir misin canım, bu adam yine ortaya
çıkmış..."
7 Mayıs 2013 Salı
...KİMSE HAYAL BİLE EDEMEYECEK
“CIA yeniden yapılandırıldı ve artık bütün dünyada
operasyonlar yapacağız, ‘müttefik ülke’ istihbarat teşkilatları ile ortak iş
yapmak yerine, bundan böyle biz CIA olarak doğrudan kendi elemanlarımızı
kullanarak, dünya genelinde istediğimiz ülkede tek taraflı operasyonlar
yapacağız. Öyle yerlerde olacağız ki, öyle operasyonlar yapacağız ki kimse
hayal bile edemeyecek”
CIA patronu Porter Johnston Goss
(Vural Savaş, Anılarım, syf 29)
6 Mayıs 2013 Pazartesi
ORHAN BEY’İN VASİYETİ
Orhan
Bey’in, 1359’da oğlu Murat Han’a vasiyeti;
Oğul!
Benim için ah, vah edip
ağlama! Seni dünyada her türlü kötülüklerden koruyup ahrette sonsuz saadete
kavuşturacak olan yüce dinimizin emirlerine sımsıkı sarıl!
Bütün söz ve işlerinde,
adaletten ayrılma! Daima halkın yanında ve hizmetinde ol! Onların hak ve hukukunu
koru! Bunu yaparken, Cenab-ı Hakk’ın emirleri
rehberin olsun!
İnsanlığı huzur ve
saadete kavuşturacak olan İslâm Sancağını dalgalandırmaya devam et! Devletin başı oldum diye
sakın gururlanma! Bunlar gelip geçici şeylerdir. Senden önce daha nice
beylerin, hakanların Gelip geçmiş olduğunu bir an aklından çıkarma! Ne kadar ömrün olsa,
sonunda ölüm var.
Artık benim ömrüm bitmek
üzere… Ahiret yolculuğuna çıkıyorum. Bana dua et! Senden yegâne isteğim
budur.
Devletimin ve milletimin huzur ve güvenliği için çalış!
*
Orhan Bey
*
Orhan Bey
2 Mayıs 2013 Perşembe
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)