30 Temmuz 2013 Salı

KORKULUK

Bir gün bir bostan korkuluğuna dedim:
" Bu ıssız tarlada dikilmekten yorulmuş olmalısın!"

O da dedi ki:
" Korkutmanın zevki derin ve sürekli... Beni hiç yormuyor."
Bir an düşündükten sonra dedim ki:
" Doğru, ben de o tadı bilirim."
Yanıtı:
" Bunu sadece içi saman dolu olanlar bilir."



Halil Cibran (d. 1883 - ö. 1931), Lübnan asıllı ABD'li ressam, şair ve filozof.
Cibran, 1883 yılında Lübnan'da doğdu. Eserleri ve düşünceleri dünya üzerinde geniş yankı uyandırdı. Şiirleri yirmiden fazla dile çevrilmiş olan Cibran aynı zamanda başarılı bir ressam idi. Resimlerinin bazıları günümüzde dünyanın birçok şehrinde sergilenmektedir.

Yaşamının yaklaşık son yirmi yılını ABD'de geçiren yazar, ölümüne kadar kaldığı bu ülkede eserlerini İngilizce yazmıştır.

26 Temmuz 2013 Cuma

HAFTANIN SÖZÜ - 65

"Gökyüzü kafana geçse, sen yine de adaletten şaşma." 

Sir William Watson (2 August 1858 – 13 August 1935) was an English poet, popular in his time for the celebratory content, and famous for the controversial political content, of his verse. He was born in Burley, in present-day West Yorkshire.

25 Temmuz 2013 Perşembe

GEÇMİŞ

“Geçmiş her anlattığımızda kılık değiştiren bir uydurmadır. Kulaktan kulağa oyununa benzer. Yaşanmış, geçip gitmiş zaman her aktarmada bir parçasını kaybeder, değişir, sonunda hiç kimsenin aslını tam hatırlayamadığı bir hikayeye dönüşür. Bu nedenle, size aktarılan gerçek her zaman kusurludur.”


(Ayfer Tunç, Memleket Hikayeleri syf 9)

24 Temmuz 2013 Çarşamba

VAR MI ARANIZDA DELİKANLI...?

Japon' un biri, Rize'de bir kahveye girmis ve herkese kafa tutmuş.
- 'Var mı ? Aranızda delikanlı ? Varsa ? Çıksın dışarı...'

Temel kapıya doğru yürümüş,
- 'Çıkıyorum ulan ! Görelim bakalım erkekliğini...'

Birkaç dakika sonra, Temel ağzı-burnu dağılmış bir vaziyette kahveye geri dönmüş...
 
Peşinden de, Japon kasılarak içeri girmiş ve kahvedekilere Temel'i göstererek :
- 'Ona, 'Toyokumi' ustanın, 'Katakori' tekniğiyle vurdum.'
 

Ertesi gün Japon yine gelmiş. Yine meydan okuma. Yine Temel' den rest. Ve birkaç dakika sonra kapıda yine, ağzı-burnu dağılmış bir Temel.
 
Ve peşinden kasılarak yaptığı oyunu açıklayan Japon :
- 'Ona,'Kuyotomi' ustanın,'Kihotomi' tekniğiyle vurdum.'

Ertesi gün yine aynı hikaye. Dayak yemekten ayakta duramaz hale gelmiş Temel ve hergün değişik bir stil kullanan JAPON :
 
- 'Ona, 'Toyohama' ustanın, 'Kimanto' tekniğiyle vurdum.'
 
- 'Ona, 'Tiyotoki' ustanın, 'Kohimato' tekniğiyle vurdum.'

derken,

Bu böyle bir hafta devam etmiş.
 

Ve sekizinci gün ! Japon yine kahveye gelip, yine herkese kafa tutmuş.
 
Japon' un restini gören yine Temel olmuş tabi...
 
Birkaç dakika sonra, herkes yine suratı dağılmış bir Temel beklerken,
Bu kez Japon ağız-burun dağılmış, hoşaf ! Kanlar içinde kapı da belirmiş ? ? ?
 

Temel' de hemen arkasından girmiş içeriye, Japon' u göstererek :
 

- 'Ona, 'Toyota' nın 'Krikosuyla' vurdum' demiş...:)

22 Temmuz 2013 Pazartesi

NORVEÇ BAŞBAKANI'NIN OĞLU

Yıllar önce yılbaşını Norveç Başbakanı'nın evinde misafiri olarak  geçiren rahmetli Ecevit: 
- Saat 24 00'e yaklaştığında evin oğlu ayağa kalkarak yeni yılımızı kutladı. Kendisinin nöbeti olduğu için gitmesi gerektiğini söyleyince şaka yaptığını düşündüm. Ne iş yaptığını sordum.
Genç adam;
- Belediye otobüsünde şoförüm. Saat 01. 00'da nöbeti devralacağım dedi.
O coğrafyalarda Başbakanlar hafta sonunda arabalarını kendileri yıkıyor, alışverişlerini kendileri yapıyor, tiyatroya gitmek için bilet kuyruğuna giriyorlar. Adam :
'gelecek dönem başbakanlığı bırakacağım' diyor.
' Neden' diye sorduklarında da;
'Çocuğumu büyütmek istiyorum' diyebiliyor. İşte bu nedenlerle onlar orada, biz buradayız.

(Şahin Erkenez)

19 Temmuz 2013 Cuma

HAFTANIN SÖZÜ - 64

"BİR ULUSUN BÜYÜKLÜĞÜ, NÜFUSUNUN ÇOKLUĞU İLE DEĞİL AKILLI VE ERDEMLİ İNSANLARIN SAYISI İLE BELLİ OLUR." 

(Victor Hügo)

18 Temmuz 2013 Perşembe

HAVADA PANİK

Türk Havayollarının İstanbul - Wien seferini yapan uçakta inişe doğru pilot anons eder:

'Sayın yolcularımız 25 dakika sonra Viyana havalimanına iniş yapacağız, hava parçalı-bulutlu 15 dereceee ........AMAN ALLAHIM!.............' !....!!!

Ve anons o anda kesilir. Bütün yolcular panik halindedir. Ortalık çalkalanır.
...
Bir kaç dakika sonra, ki bu yolcular için sanki yıllar kadar uzun sürmüş
tür;

Pilot: 'Sayın yolcularımız, kusura bakmayın sizleri korkuttum ama hostes yanlışlıkla üstüme bir fincan sıcak kahve döktü, canım çok yandı, pantalonumun ön kısmını bir görseniz!'

Arka sıralarda oturan bir yolcu bağırarak:
'O da bir şey mi, sen bizim pantalonların arka kısmını bir görsen'....!!!!


17 Temmuz 2013 Çarşamba

DEVLETİN MALI

Hz. Ömer’in oğlu, bir deve satın almıştı. Bu devesini devletin develerini güden çobana verdi, devlet meralarına gönderdi. Hayvan meralarda iyice semirdi. Abdullah onu pazara yolladı. Satılığa çıkardı. Hz. Ömer, bu deveyi pazarda gördü:
— Bu deve kimindir? Diye sordu.
— Senin oğlun Abdullah’ın. Dediler.
Hz. Ömer’in canı sıkıldı. Hemen oğlunu çağırttı:
— Sen böyle bir deveye nereden sahip oldun?
Oğlu olanları anlattı. Hz. Ömer:
 Vay, dedi. Ne iyi. Sen bir halife oğlu olasın da böyle iş edesin. Deveni devlet çobanı otlatsın. Devlet otlakları otlağın olsun. Sonra da kazancı Abdullah’ın olsun. Olmaz böyle şey. Git deveyi sat. Kaç kuruşa almıştın deveyi? İşte o kadar parayı içinden al. Gerisini götür, devlet hazinesine teslim et!

NOT: Bu öykü sayın Cemal Erten’in Dini Hikayeler kitabından alınmıştır.

16 Temmuz 2013 Salı

ESNAFIN GÖSTERİCİLERE SALDIRMASININ DİYALEKTİĞİ

Karl Marx, Paris Komünü sonrasında esnafı şöyle değerlendirmişti:

“Tarih hiçbir zaman bu kadar lümpen bir ahmaklar grubuna toplu olarak şahit olmamıştır. Parisli esnaf, komünü savunmak için caddelerinde barikat kuran komünistlere saldırmış, caddenin yeniden normalleşmesine, barikatın açılmasına, komünün yıkılmasına yardımcı olmuşlardır. Bunu günlük karları için yapmışlardır. Ancak unuttukları bir şey vardı ki barikat yıkılınca caddeye girenler onun müşterileri değil alacaklılarıydı ve burjuvalar çoğunu ağır senetlere zorladılar, bir kısmının da kapısına mühür vurdular. Küçük burjuvazinin müşterisi bizzat o barikatı kuranlardı. Bunu acı bir deneyimle öğrendiler.”

12 Temmuz 2013 Cuma

HAFTANIN SÖZÜ - 63

"Zirvelerde kartallarda bulunur, yılanlarda. Ancak birisi oraya süzülerek, diğeri ise sürünerek gelmiştir. Önemli olan, nereye gelmiş olduğunuzdan çok nereden ve nasıl geldiğinizdir."

Cenap Şahabettin, 1870 - 1934 yılları arasında yaşamış Servet-i Fünun dönemi şairi ve yazarıdır. 1870'te Manastır’da doğdu. Babasının Plevne'de şehit düşmesinden sonra ailesiyle İstanbul'a geldi. İlköğrenimini Tophane'deki Fevziye Mektebinde yaptı. Gülhane Askeri Rüşdiyesini bitirdi. Tıbbiye İdadisinden sonra Askeri Tıbbiyeden mezun oldu. Hekim yüzbaşı oldu.
Paris’te 4 yıl cilt hastalıkları ihtisası yaptı. Yurda döndükten sonra Mersin, Rodos, Cidde’de karantina hekimliği, sıhhiye müfettişliği yaptı. 1914’te emekliye ayrıldı.
Darülfünûn’da Türk Edebiyatı Tarihi dersleri okuttu. İlk şiiri 1885’te daha öğrenciyken Saadet gazetesinde yayınlandı. Önceleri Muallim Naci’nin etkisiyle divan edebiyatı tarzı şiirle uğraştı. Daha sonra Recaizade Mahmut Ekrem ve Abdülhak Hamit Tarhan’dan etkilenerek Batı tarzı şiire yöneldi. Servet-i Fünun dergisinde şiirleri yayımlandı. Tevfik Fikret ve Halit Ziya Uşaklıgil’le birlikte Servet-i Fünun edebiyatının üç önemli isminden biri oldu. Gelenekçi şairlerin en çok saldırdığı yenilikçi şairdi. Diğer Servet-i Fünuncuların tersine bireysel şiiri tercih etti. Edebiyat-ı Cedide’nin en aşırı örneklerini verdi. Şiire "nesir-musikisi" dedi. Şiirlerinde kullandığı "Sâât-i semenfâm", "çeng-i müzehhep", "nay-i zümürrüt" gibi deyimler, imgeler döneminin sanat dünyasında önemli tartışmalar yarattı. Heceleri müzik düzeyinde uyumlu kullanmayı savundu. Bu tarzda yazdığı en iyi iki örnek: "Yakazat-ı Leyliye" ve "Elhan-ı Şita" şiirleridir.
12 Şubat 1934’te beyin kanaması nedeniyle İstanbul’da yaşamını yitirmiştir. Kabri Bakırköy'dedir.

11 Temmuz 2013 Perşembe

HİÇ BİR BOK HAKKINDA BİLGİN YOKSA...

 *Uçağın havalanmasını beklerken adamın yanında oturan diğer yolcu, adama dönmüş ve
- Biliyor musunuz, bir yerde okumuştum eğer yolculuk esnasında yanınızdaki ile sohbet ederseniz, seyahat süresi daha kısa geliyormuş insana.
Kucağındaki kitabı okumak üzere yeni açmış adam, kitabı yavaşça kapatmış ve adama;
- Hangi konuda sohbet etmek istersiniz?
- Bilmem ki, nükleer enerji konusunda konuşmak ister misiniz?
- Olabilir, bu ilginç bir konu olabilir ancak nükleer enerji konusuna girmeden önce size başka bir soru sorayım. Bir at, bir inek ve bir keçi, üçü de ot yiyerek beslenmelerine rağmen, keçi misket şeklinde, inek sıvı şeklinde, at ise kurutulmuş ot şeklinde dışkılar. Sizce neden?

Sohbet etmek isteyen adam, hayretle bakmış;
- Hiçbir şey aklıma gelmiyor, bilmiyorum.
Kitabını okumak isteyen adam;
- Hiç bir bok hakkında bilgin yoksa ne demeye nükleer enerji konusunda sohbet etmek istedin?*

10 Temmuz 2013 Çarşamba

YAŞLANMAYI GECİKTİRMEK ELİNİZDE

“Birçok aktivite beyindeki yaşlanma belirtilerini geciktirebilir. Johns Hopkins Üniveritesi’ndeki araştırmacılar atmış beş yaş üzerindeki kadın ve erkekler arasından en geniş aktivite yelpazesine sahip olanların en az bunayanlar ve hafızalarıyla en az sorun yaşayanlar olduklarını keşfettiler. Yürümek ya da bisiklete binmek gibi fiziksel egzersizler kadar kart oynamak gibi zihinsel egzersizler de yardımcı oluyordu. Vücutlarımız yaşlandıkça çeşitli seviyelerde aktif kalmak önemlidir ve bu aktivitelerin yoğunluğu değil de çeşitliliği anahtar olabilir.”


(Dr. Louann Brizendine,  Kadın Beyni syf 187-188)

8 Temmuz 2013 Pazartesi

SÜRÜNGENLERE SAYGI

Halkın oylarıyla seçilmiş bazı kişileri gördükçe sürüngenlere saygım artıyor. Bu arada, it-köpek sevgisi de başladı bende…


Mark TWAIN

5 Temmuz 2013 Cuma

HAFTANIN SÖZÜ - 62

"Adaletsiz rejimi, adaletle yıkınız; alkışlar önüne, kansız elle çıkınız." 

Mohandas Karamçand Gandi (Gujarati: મોહનદાસ કરમચંદ ગાંધી; 2 Ekim 1869 – 30 Ocak 1948), Hindistan ve Hindistan Bağımsızlık Hareketi'nin siyasi ve ruhani lideri. Gerçek ve kötülüğe karşı aktif ama şiddet unsuru içermeyen direniş ile ilgili olan Satyagraha felsefesinin öncüsüdür. Bu felsefe Hindistan'ı bağımsızlığına kavuşturmuş ve dünya üzerinde vatandaşlık hakları ve özgürlük savunucularına ilham kaynağı olmuştur. Gandi Hindistan'da ve dünyada, Tagore tarafından verilen ve yüce ruh anlamına gelen mahatma (Sanskritçe: महात्मा ) ve baba anlamına gelen bapu (Gujarati: બાપુ ) adlarıyla anılır. Hindistan'da resmî olarak Ulus'un Babası ilan edilmiştir ve doğum günü olan 2 Ekim Gandhi Jayanti adıyla ulusal tatil olarak kutlanır. 15 Haziran 2007'de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu oybirliği ile 2 Ekim gününü "Dünya Şiddete Hayır Günü" olarak ilan etmiştir.

4 Temmuz 2013 Perşembe

BAŞBAKAN

Başbakan, falcıya gider. Falcı konsantre olarak gözlerini yumar ve konuşur;
- “Siz büyük bir caddeden üzeri açık bir araba ile geçerken halkın yaptığı tezahüratı görüyorum.”
Başbakan sırıtır ve sorar:
- “Peki halk memnun mu gözüküyor?”
- “Evet her zamanki gibi”,
- “Halk arabanın etrafında koşuşturuyor mu?”
- “Evet arabanın etrafında deliler gibi koşturuyorlar, Polis yolu açmakta zorlanıyor.”
- “İnsanlar bayrak taşıyorlar mı?”
- “Evet, hem bayrakları hem de ümit ve güzel bir gelecek vadeden pankartlar taşıyorlar.”
- “Sahi mi? İnsanlar bağrışıp şarkı da söylüyorlar mı?”
- “Evet, insanlar ümit dolu ve güzel bir gelecek vadeden cümleler sarf ederek bağırıyorlar.”
- “Peki, ben bu hareketlere nasıl bir tavır gösteriyorum?”
- “Bunu göremiyorum”,
- “Niçin?”

-          - “Çünkü tabut kapalı !!!”

3 Temmuz 2013 Çarşamba

KARPUZ, TANSİYONU DA DÜZENLİYOR

Yaz mevsiminin vazgeçilmezlerinden karpuzun, kalp fonksiyonlarının ve tansiyonun düzenlenmesine de yardımcıdır.

Karpuz, A, B ve C vitamini ile potasyum, kalsiyum ve demir minerali içerir. Yüzde 93 oranında su içeren karpuz, böbrek ve mesane kumlarını dökmeye, kanı temizlemeye, hazmı kolaylaştırmaya ve bağırsakları çalıştırmaya yardımcı olur. Bol miktarda likopen içermesi sayesinde kanserden koruyucu etkisinin yanı sıra vücuttaki bazı atık maddelerin idrarla dışarı atılmasına, kalp fonksiyonlarının ve tansiyonun düzenlenmesine yardımcı olmaktadır.

Zayıflama diyetlerinde ve şeker hastalığında beslenme programının dışına atılması karpuza karşı bir haksızlıktır. Yağ ve kolesterol içermeyen karpuz için bir tek dikkat edilmesi gereken konu, tüketim miktarı ve sıklığıdır. Günlük olarak normal bir bireyin 4-5 porsiyon meyve tüketmesi gerektiğini düşünülürse meyvelerden gelen kalorinin önemsenmesi gerekir. Dolayısıyla 1 porsiyon karpuzun verdiği enerji değeri 52 kaloridir. Tek seferde aşırı miktarda yenilmediği sürece herhangi bir sıkıntı yaratmayacağı söylenebilir.


Karpuzun faydaları arasında ilk olarak idrar söktürücü etkisinden söz etmek gerekmektedir. Karpuz, vücutta bulunan atık maddeleri temizlediği gibi, bağırsakları; ve kanı da temizleyen bir özellik göstermektedir. Karpuzun faydaları nelerdir sorusunun yanıtlarından bir diğeri de kalbin korunmasına katkıda bulunmasıdır. Karpuzun faydaları arasında soğuk algınlığı problemine iyi gelen etkisinden de söz etmek gerekmektedir. Karpuzun faydalarından bir diğeri de vücuda ferahlık, serinlik, ve zindelik vermesidir. Böbreklerin çalışmasına yardımcı olmasıdır. Karpuzun faydalarından bir diğeri ise kemik gelişimine olan katkısıdır".

1 Temmuz 2013 Pazartesi

AMA, GERÇEK!...

Amerikan Hava Kuvvetleri'nin Nevada'daki 'Ultra Gizli' 51. Bölge adı verilen son derece yüksek güvenlikle korunan hava üssüne bir sabah küçük bir pervaneli uçak inmiş..
Hemen soruşturma odasına almışlar, adam Vegas'tan kalkıp kaybolduğunu,
 benzininin bitmesi nedeniyle mecburi iniş yaptığını söylemiş..
Hava Kuvvetleri FBI'ı devreye sokmus, Washington'dan gelen bütün gece
 sabaha kadar çapraz sorgulaması sonucu adamın söylediklerinin doğru olduğu ortaya çıkmış, kendisine geri kalan hayatını hapiste geçirirsin tehdidi ile ' gör-dük-ler-ini-U-nu-ta-cak-sın' brifingi verilmiş ve adam geri gönderilmiş..
Ertesi gün aynı hava üssüne yine aynı uçak iniş yapmış, koruma timi
 hemen uçağın etrafını sarmış, ama bu sefer uçakta iki kişi..
Aynı adam aşağı inmiş,
' Bana istediğinizi yapabilirsiniz! ..' demiş ağlamaklı bir yüzle, '
Karım uçakta.. Allahaşkına dün gece nerede olduğumu ona anlatın! ..'