31 Aralık 2012 Pazartesi

2400 SENE ÖNCE YAZILDIĞINA DİKKATİNİZİ ÇEKİYORUM

"Demokrasilerde işsiz güçsüz takımı devletin başına geçer ama bunların en tehlikelileri ağzı iyi laf yapan, gündelik sorunlara çözüm getirenlerdir.
Bu kişiler düzen içinde yaşayıp zengin olanlardan vergi toplar, bu paraları genellikle kendileri için harcar, bir kısmını da yine işsiz güçsüz halk kitlelerine sus payı olarak dağıtırlar.
Bu arada zenginler için haksız suçlamalarda bulunurlar ve halkı zenginlere düşman ederler. Halkı oligarşi tekrar gelecek diye korkuturlar ve halk kendine bir koruyucu seçer.
Tiranlığın Doğuşu

Halkın başına geçen koruyucu, çokluğun kendine kul köle olduğunu görünce yurttaşların kanına girmeden edemez, lekeleme yolunu tutar, onu bunu suçlayıp mahkemelerde süründürür, kimini sürer kimini öldürür. Böyle bir adam zorba devletini kurmuş ve zorba olmuştur. 
Zorba hükümranlığını sürdürmek için sürekli şiddete başvurmak zorundadır. 
Kimlerde yürek, üstünlük, akıl, kudret görürse bu kişileri bir şekilde tasfiye eder. 
Halk yağmurdan kaçarken doluya tutulmuştur. 
Zenginler özgürlüklerini alacak zannederken, eli sopalı biri tarafından köle gibi yönetilmeye başlanmıştır. Aşırı ve düzensiz özgürlük ona köleliğin en ağırını, en belalısını getirecektir." 

(Platon (Eflatun) – DEVLET)

28 Aralık 2012 Cuma

HAFTANIN SÖZÜ - 42

"Şeytan işleri gördürmek için işsiz elleri seçer."

Isaac Watts (17 July 1674 – 25 November 1748) was an English hymnwriter, theologian and logician. A prolific and popular hymnwriter, he was recognised as the "Father of English Hymnody", credited with some 750 hymns. Many of his hymns remain in use today, and have been translated into many languages.

27 Aralık 2012 Perşembe

ÇILGIN TÜRKLER KIBRISTA - 13

“Saat 14.00’de Rum birlikleri iki yandan Pladini’ye doğru saldırıya geçtiler.
Askerlerin önünde Girne’den 3, Karava’dan 4 büyük T-34 tankı geliyordu. Tankların palet sesleri bile uzun namluları kadar ürkütücü idi.
Süleyman Tuncer ve Neşet İkiz batı kesimindeydi. Askeri yayarak bir savunma düzeni kurmuşlardı. Bölge sık ağaçlık ve fundalıktı. Bu yüzden tanklar kobra silahlarıyla vurulamıyordu.(*) 50. Alaya bağlı büyük çaplı bir geri tepmesiz top ekibi, atışa hazırlenırken, öndeki tank ateş etti, top ta mürettebatı da duman oldu.
Bu ümit kırıcı anda, geri hizmette görevli bir er, elinde nişangahı kırık bir roketatarla bir tankın yoluna atlayıverdi. “Kaç, Çekil!” diye bağıranları duymadı ya da dinlemedi. Her gün yaptığı bir işmiş gibi roketatarı omzuna yerleştirdi. Hiç beklemeden homurdanarak gelen tanka roketatarı doğrultup tetiği çekti. Korkunç bir patlama oldu. Koca tank hurdaya çıktı.(**) Bu sırada askerler de tanksavarlarla ateş ederek arkadan gelen tanklardan birini vurdular. Tank alev aldı. İçindekiler tanktan fırlayıp kaçtılar. Kalan iki tank hızla geri çekildi, gözden kayboldu.”

(*) Roket silaha uzunca bir komut teli ile bağlıdır. Bu sayede roket kolayca hedefe yöneltilebilir. Ağaçlık bölgede komut teli ağaçlara, yüksek bitkilere, elektrik tellerine takıldığı için roket hedefe ulaşamıyor.
(**)Mesut Günsev, Şafak Vakti Kıbrıs s.168

(Turgut Özakman, Çılgın Türkler Kıbrıs, syf 366)

26 Aralık 2012 Çarşamba

BAKIŞ AÇISI

Mete Han Çin ordusu ile karşı karşıya gelmiştir. Etrafı gözetmek için veziriyle bir tepeye çıkar ve bakar ki Türk ordusu, Çin ordusu karşısında bir avuç karınca gibi duruyor.
Veziri Mete'nin geri çekileceğini düşünerek sorar:
-Ne düşünüyorsunuz efendim?

Mete Han vezirine dönerek:
-Bu kadar Çinliyi ben nereye gömeceğim?

24 Aralık 2012 Pazartesi

SUÇUM ATATÜRKÇÜ VE CUMHURİYETÇİ OLMAK

"Ben devrimci bir sanatçı olarak, Mustafa Kemal'in çocuğu olarak, cumhuriyetin vatandaşı olarak, bugün hapis istemiyle yargılanan bir sanatçı olarak eğer itiraz etmem gerekiyorsa neye itiraz edilecekse ayrım yapmadan ona itiraz etmek için haykırmak için buradayım. Bugün cumhuriyete karşı çıkan, cumhuriyeti yıkmaya çalışan, Atatürk'ü her gün biraz daha bitirmeye
çalışan hükümete de karşıyım lanet olsun. Bu hükümet demokratik yollardan ülkenin başından gitmedikten sonra bu memlekete kurtuluş yok. Bunlar gidecek. Bu geceyi cesaret edip bir tek Ulusal Kanal naklen yayınlıyor. Bugün izlenilecek iki tane şerefli televizyon varsa bir tanesi Ulusal Kanal'dır. Bugün okunabilecek 4 gazete varsa bir tanesi Aydınlık gazetesidir. AKP Hükümeti benim oyunumla ilgili iki tane soruşturma açtı. Suçum Atatürkçü ve cumhuriyetçi olmak. Eğer bu suçsa ben, bu suçu işlemeye alenen devam edeceğim. Ve ben her gece bunlardan korkmadığımı haykırıyorum. Bu hükümetten Tayyip Erdoğan'dan korkarak cumhuriyeti sahiplenip kurtaramayız. Bunları devirmek mecburiyeti hasıl olmuştur artık. Çok şükür ki TGB var. Bugün Deniz Gezmiş yok ama TGB var. İşçi Partisi Gençlik Kolları var. Cumhuriyet Halk Partisi Gençlik Kolları var. Bu işin reçetesi Atatürk'ün Gençliğe Hitabesidir. Orada başımıza gelenleri satır satır anlatıyor  ve ülkeyi gençliğe bırakıyor"

LEVENT KIRCA

21 Aralık 2012 Cuma

HAFTANIN SÖZÜ - 41

 “Üstün yeteneklerim yok. Yalnızca ortalama bir insandan daha meraklıyım ve uygun bir çözüme ulaşana dek bir problemin peşini bırakmam.”

Albert Einstein

20 Aralık 2012 Perşembe

KORKUDAN KORKMAK

"Beş yaşımdaydım. Bana daha o yaşımda  okuma-yazma, matematik, sarf ve nahiv (dilbilgisi ve sözdizimi)  ve  tecvit öğreten ve Kuran'ı ezberleten Galip Amcam şu gülütü (anektod)  anlatmıştı:

Köpeğe  sormuşlar:
-  Niçin havlayıp duruyorsun?
-Yürekliliğimden! Demiş  köpek.
- Öyleyse havlarken  kıçın niçin gelip gidiyor?
Köpek yanıtlamış  soruyu:
- Korkumdan!

Altmış yedi  yıldan beri unutamadığıma göre, ölene dek unutamayacağım.
Bu gülütü (anektod) duyduğumdan bu yana, yaşamımdaki deneyimlerimde gözlemledim ki, havlayıp hırlayarak,  zart zurtla, zorbalıkla, dayak ve işkenceyle başkalarını korkutmak isteyen ve korkutanlar kendi­leri daha çok korkmakta ve  korkularından gerileri gidip gelmektedir.

Başkalarını korkutmaya çalışan ve korku­tanlar kendileri daha çok korkarlar ve korktukça, korkularını yenmek için daha çok korkutmaya çalışırlar.
Bu  korku kısır döngüsü böylece sürer.
Gerçekten yürekli olanlar, ne  başkalarını korkutmaya çalışır, ne kendileri korkarlar
."
 Aziz  NESİN

19 Aralık 2012 Çarşamba

EVLİLİK ÜZERİNE - 4

"Her iki karımla da talihim kötü gitti. Birincisi beni terketti, ikincisi terketmedi."

Patrick Murray (born 17 December 1956) is a retired English screen actor notable for his role as Mickey Pearce in the situation comedy Only Fools and Horses.
Born in London to an Irish father and Spanish mother, he was educated at St. Thomas the Apostle College. Murray has appeared in starring and supporting roles in numerous films and television programmes. He also became well known for his appearances in Television commercials for the Italian home appliance company Zanussi. Murray is a staunch supporter of his local league football club Millwall F.C., often being recognised whilst sitting in the stands. In his later years, he was a controller at a mini-cab office in Catford.
In January 2003 he publicly admitted that he is an alcoholic and that at his lowest ebb he was drinking ten cans of lager and half a bottle of whisky a day

18 Aralık 2012 Salı

*LEYLEK, CÜPPE, SAKAL VE HZ.SÜLEYMAN*

Baharla birlikte sıcak iklimlerden gelen bir leylek topladığı çalı çırpılarla kendisine bir yuva hazırlığında... O sırada elinde asası, sırtında cüppesi sakalı göbeğinde birisi oradan geçmektedir. Leylek  "Bu adamdan bana zarar gelmez" düşüncesiyle havalanmamakta yuvasını yapma işlemine devam etmektedir.

Bizim sakallı "Allah Allah bu leylek beni görmesine rağmen uçmuyor topal mıdır nedir?"...diyerek elindeki asasını leyleğe doğru fırlatıyor leylek ayağından darbe alıp gerçekten topal kalıyor. Konu Hz. Süleyman'a intikal ediyor hazreti Süleyman mahkeme-i kübrayı topluyor tarafları dinliyor:

Leylek:
 --Efendim bu adam bana durduk yere asasını fırlattı uzan bacaklarıma isabet eden asası yaralanmama, sonucunda da topal kalmama sebep oldu ondan davacıyım “ der.

Hz. Süleyman bu kez leyleği topal bırakan Hacıya döner ve "Neden leyleğe asasını fırlattığını ve niçin leyleği yaraladığını” sorar bu kez hacı:

“--Doğru ben bu leyleğin ayağını kırdım” der.

Bunun üzerine Sultan Süleyman leyleğe dönerek...

“--Sende bunun ayağını kır kısasa kısas gerekir” derse de. Leylek kabul etmez...

“--Olmaz efendim bunun ayağını kırmayalım” cevabını verir.

Sebebini soran Sultan Süleyman'a der ki!...

“--Bunun cübbesini çıkaralım, sakalını keselim, sarığını çıkaralım ve bastonunu elinden alalım” demiş. Hz. Süleyman sebebini sorunca leylek;
 --Bu adam bu kılık kıyafeti ve dış görünüşü ile herkese güven veriyor. Herkes kendisine güvendiği için tedbir almıyor, ona güven duyuyor. Bu adam bu kılıkla dolaşırsa daha çok ayaklar kırar” demiş.

17 Aralık 2012 Pazartesi

BAŞTAN ÇIKARMA

“Baştan çıkarma ve terk etme eski bir erkek geleneğidir, türümüzün başlangıcına kadar uzanır. Bir araştırmada, genç yakışıklı üniversite çağı erkekleri, kendilerini gerçekte olduklarından daha nazik, daha sevecen, daha dürüst ve daha güvenilir olarak tanıttıklarını kabul ettiler. Bazı antropoljistler doğal eleme sürecinin kadınları baştan çıkarma, kandırma ve kendileriyle cinsel ilişkiye girmeye ikna etme yeteneği güçlü erkekleri kayırdığı yönünde varsayımlarda bulunuyorlar. Kadınlarsa, bunun sonucunda, erkeklerin yalanlarını ve abarttıkları noktaları tespit etme konusunda uzmanlaşıyorlar –artık kadın beyni bu göreve iyice uyum sağlamış durumda-. Stanford Üniversitesi psikolojistlerinden Eleanor Maccoby’nin gösterdiği üzere genç kızlar gerçek dünyayı masal dünyasından ayırmayı erkeklerden daha önce öğreniyorlar. Yetişkinliğe ulaştıklarında kadınların ses tonu, gözler ve yüz ifadelerindeki duygusal nüansları okuma yetenekleri iyice gelişmiş oluyor.”

(Dr. Louann Brizendine, Kadın Beyni syf 84)

14 Aralık 2012 Cuma

HAFTANIN SÖZÜ - 40

"Bol bol gülümse. Hem maliyeti sıfırdır, hem de bedeline paha biçilemez."

H. Jackson Brown Jr.

H. Jackson Brown, Jr. is an American author best known for his inspirational book, Life's Little Instruction Book, which was a New York Times bestseller (1991–1994).Its sequel Life's Little Instruction Book: Volume 2 also made it to the same best seller list in 1993.

13 Aralık 2012 Perşembe

ANNE KEDİ

Göl kenarında yaşayan ve sudan nefret eden bir kedi doğum yapar. Bu kedinin yavruları ise annelerinden farklı olarak gölde oynamayı ve suya girmeyi çok sevmektedir. Anne kedi de yavruları ile birlikte göle girer ve onlarla suda oynar. Bunu gören bir başka kedi hayretler içinde kalır ve ona sorar:
"Sen hep sudan nefret ederdin, ama görüyorum ki artık sudan hiç çıkmıyorsun. Bunun sebebi nedir?"
Anne kedi şöyle cevap verir:
"Hala suyu sevmiyorum ama yavrularımı çok seviyorum".
                    
Hepimizin hoşlandığı veya hoşlanmadığı bir çok şey vardır. Ancak birini çok seviyor ve onunla bir şeyler paylaşmak istiyorsak, onun hoşlandığı şeylere bakış açımızda esnek olmalıyız. Özellikle ailemize karşı bize düşen daha özverili ve daha hoşgörülü olmaktır. Zararlı bir yönü yoksa sevdiğimiz kişinin hoşlandığı şeyleri sevmeye çalışmalı veya en azından hoşgörülü ve anlayışlı olmalıyız.

11 Aralık 2012 Salı

ANNE VE BABA

 Anne gezindiğin BAĞ,
 Baba yaslandığın DAĞ'dır.
 Ömrünün en güzel ÇAĞ'ı,
 Annen ve babanla olandır.

10 Aralık 2012 Pazartesi

O, TA BAŞINDAN BERİ BU GÜNLERİN GELECEĞİNİ GÖRDÜ!

Cumhuriyetin ilk yılları… Cumhuriyeti içlerine sindiremeyenler yeni kurulan fırkanın çevresinde toplanmışlar, rejimi geçmişe dönüştürmek için uğraşıyorlardı.
Türk Ocağı Aydın Şubesi’ne girdi. Karşılayan yöneticilere hemen
Siz burada ne yapıyorsunuz?diye sordu.
Ocak yöneticileri, kuruluşun genel çalışmalarını anlatmaya başlayınca, onları durdurdu ve
Ben onu sormuyorum. Siz neden buradasınız? diye bir kez daha sordu.
Yöneticiler susup kalınca onların o binada değil de, o anda köylerde halka kültür programını, iktisadi çalışmaları anlatıyor olmaları gerektiğini söyledi.
Yöneticiler, ulaşım olanaksızlığından, harcırah yetersizliğinden söz ederek sıyrılmaya çalıştılar. Onları yine el işaretiyle durdurduktan sonra dedi ki:
“Siz gidemiyorsunuz ama bir sürü yobaz,  çarığı çektiği gibi sırtında torbasıyla karanfil yağı satacağım diye inkılâbı köstekleyen yayınlarla köyleri adım adım dolaşmaktadır. Sizin ise bu uğurda en küçük tedbir ve hareketiniz yok!”

7 Aralık 2012 Cuma

HAFTANIN SÖZÜ - 39

AYDINLARI KORKAK OLAN MİLLETLER, EZİLMEĞE MAHKUMDUR.
"Uluslar, egemenliklerini geçici bile olsa, bırakacağı meclislere dahi gereğinden fazla inanmamalı
ve güvenmemelidir. Çünkü meclisler bile despotluk yapabilir ve bu despotluk bireysel despotluktan daha tehlikeli olabilir. Meclislerin öyle kararları olabilir ki, bu kararlar ulusun yaşamına
giderilmesi olanaklı olmayan zararlar verebilir."

Mustafa Kemal Atatürk

6 Aralık 2012 Perşembe

AVCI VE SEÇİCİ

“Erkekler ve kadınlar için romantizmle ilgili ilk hesaplamalar bilinçaltında gerçekleşir ve her iki taraf için de birbirinden farklıdır. Örneğin, kısa sürelik eşleşmelerde erkekler avcı ve kadınlar seçicidirler. Bu seks konusunda tek tipleşme değil, bizim, atalarımızın milyonlarca yılda genlerini nasıl yayacaklarına dair edindikleri tecrübelerden mirasımız. Darwin’in de belirttiği gibi bütün türlerin erkekleri kadınları etkilemek üzere yaratılmışlardır ve dişiler de tipik olarak kendilerini kovalayanlar arasından seçimlerini yaparlar. Bu, beynin aşk konusunda yapısıdır, üreme sürecinden galip çıkanlar tarafından mühendisliği yapılmıştır. Oranlar, yüzler, kokular ve seçtiğimiz kişinin yaşı binlerce yıl önce belirlenen şemalardan etkilenir.”

(Dr. Louann Brizendine, Kadın Beyni syf 79)

5 Aralık 2012 Çarşamba

TÜM SERVETİNİ VEREBİLMEK

Avrupa'nın ünlü sanat merkezilerinden birinde, çocuğun biri, vitrinde çok
hoş bir tablo görür. Tablonun bedeli oldukça yüksektir. Çocuk bu tabloyu bir sonraki sene abisinin doğum gününe almayı ister ve bir iş bulup kıt kanaat geçinerek biriktirdiği tüm para ile mağazaya gider.

Şanslıdır, tablo hala satılmamıştır. İçeri girer, tabloyu bir süre yakından
izledikten sonra resmi yapan sanatçıyı bulur ve; "Abimin doğum günü için bu resmi satın almak istiyorum, tüm param da bu kadar" der.

Ressam bir süre düşündükten sonra resmi paketler ve çocuğa satar. Çocuk paketini alır ve teşekkür ederek çıkar.Mağazada adamın arkadaşları da vardır ve şaşkın şaşkın sorarlar: "Sen ne yaptın, o resmin değeri milyonlar ederdi. Neden bu kadar düşük bir rakama sattın?"
Ressam cevap verir: "Evet, ben bu resme milyonlarını verecek bir sürü insan bulabilirdim, ancak tüm servetini bu resme verecek kaç kişi bulabilirdim?..."
Sözün Özü: Günümüzde insanlar her şeyin fiyatını biliyor, fakat hiçbir şeyin değerini bilmiyorlar.

4 Aralık 2012 Salı

ÜÇ YAHUDİ KARDEŞ

ÜÇ ZENGİN YAHUDİ KARDEŞ ANNELERİNE 90NCI DOĞUM GÜNÜNDE BİRER HEDİYE ALMAYA KARAR VEMİŞLER. HEDİYELERİNİ YOLLADIKTAN SONRA ARALARINDA SOHBET ETMEYE BAŞLAMIŞLAR.

BİRİNCİSİ DEMİŞ Kİ;
- BEN ANNEME KOCAMAN BİR EV ALDIM.


İKİNCİSİ;
- BEN BİR LİMUZİN ALDIM VE BİR DE ŞÖFÖR TUTUM.

  ÜÇÜNCÜSÜ;
- BENİM HEDİYEM HEPİNİZİNKİNDEN GÜZEL. ANNEMİN TEVRATI OKUMAYI NE KADAR SEVDİĞİNİ VE GÖZLERİ İYİ GÖRMEDİĞİ İÇİN ARTIK ESKİSİ GİBİ OKUYAMADIĞINI BİLİYORSUNUZ. ONA BÜTÜN TEVRATI EZBERE BİLEN BÜYÜK KAHVERENGİ BİR PAPAĞAN GÖNDERDİM.
ONU EĞİTMEK İÇİN 12 HAHAM 12 YIL BOYUNCA UĞRAŞMIŞLAR. TEVRATI
EZBERLETMİŞLER. BU PAPAĞAN İÇİN HAVRAYA 20 YIL BOYUNCA 1 MİLYON DOLAR BAĞIŞLAYACAĞIM AMA BUNA DEĞER. ANNEM SADECE BÖLÜMÜN ADINI SÖYLEYECEK VE PAPAĞAN ONA EZBERE OKUYACAK.


ÖBÜR KARDEŞLER BİZ NİYE BUNU DÜŞÜNEMEDİK DİYE HAYIFLANMIŞLAR VE KISKANMIŞLARSA DA BİR ŞEY DEMEMİŞLER.

KISA BİR SÜRE SONRA ANNELERİ ÜÇÜNE DE BİRER TEŞEKKÜR MEKTUBU YAZMIŞ.

BİRİNCİYE;
'ABRAHAM, BU EV BANA ÇOK BÜYÜK GELIYOR. TEK BİR ODASI YETİYOR AMA HEPSİNİ TEMİZLEMEK ZORUNDA KALIYORUM.'
İKİNCİYE;
'MİŞON, YOLCULUK ETMEK İÇİN ÇOK YAŞLIYIM, ARABAYI HİÇ KULLANMİYORUM VE ŞÖFÖR DE ÇOK KABA.'

ÜÇÜNCÜYE;
'SALOMONCUĞUM, ANNESİNİ MUTLU ETMEYİ BİLEN TEK EVLADIM SENSİN. HERŞEYİN BÜYÜK MADDİ HEDİYELER OLMADIĞINI GÖSTERDİN. GÖNDERDİĞİN TAVUK ÇOK LEZZETLİYDİ. TEŞEKKÜR EDERİM!...'