31 Aralık 2014 Çarşamba
30 Aralık 2014 Salı
29 Aralık 2014 Pazartesi
BU SÖZLER ÇOK TANIDIK GELİYOR DEĞİL Mİ?
*İnsanların
beyin tembelliğini gördükçe, her istediğimizi yapabiliriz.
*Yalan
söyleyin mutlaka inanan çıkacaktır. Olmazsa yalana devam edin. Bir şeyi ne
kadar uzun süre tekrarlarsanız, insanlar ona o kadar fazla inanırlar.
*Bir
insana yalan olsa bile bir söylemi sürekli tekrarlarsanız, o söylemin nereden
geldiğini unutur ve kendi fikri gibi benimser ve savunur.
*Söylediğiniz
yalan ne kadar büyük olursa o kadar etkili olur ve insanların o yalana inanması
da o kadar kolaylaşır.
*Halkı
her zaman ateşleyin, asla soğumasına ve düşünmesine izin vermeyin.
*Halk
büyük yalanlara, küçük yalanlara göre daha çabuk inanır.
*Hatalı
olduğunuzu ya da yanlış yaptığınızı asla kabul etmeyin.
*Asla
rakibinizin üstün bir yanı olduğunu kabul etmeyin.
*Asla
kendinizden başka birine hareket alanı bırakmayın.
*Asla
kabahat ve suç üstlenmeyin.
*Sadece
bir rakibinize odaklanın ve kötü giden her şeyin suçunu onun üzerine yıkın.
*Yargı
devlet hayatının efendisi değil, devlet politikasının hizmetkârı olmalıdır.
*Bana
vicdansız bir medya verin, size bilinçsiz bir halk sunayım.
*Her
zaman etrafınızda bir yalaka ordusu bulundurun.
*Prestij
ve karizma sahibi lider, propaganda işini çok kolaylaştırır.
*İlk
sözü kim ne kadar güçlü ve bağırarak söylerse, o kazanır.
*Önemli olan aydınlar değil
kitlelerdir. Çünkü onları kandırmak çok kolay.
Joseph GOEBBELS
(Hitler’in Propaganda Bakanı)
26 Aralık 2014 Cuma
25 Aralık 2014 Perşembe
BU RESİMDEKİ NE?
Bakın bakalım bu resimdeki ne ?
papağan diye hemen silmeye kalkmayın !! Tekrar, tekrar çok dikkatli
bakın,şaşıracaksınız !!!! Hala pağanı görüyorsanız , okumayi sürdürün aşağıda..
bakın,şaşıracaksınız !!!! Hala pağanı görüyorsanız , okumayi sürdürün aşağıda..
2012 de dünya vücut boyama şampiyonu olan Italyan asıllı vücut boyama Artisti Johannes Stötter'in eserlerinden birini görüyorsunuz. İşin garibi kadını teşhis ettikten sonra bir daha papağanı görmüyorsunuz
24 Aralık 2014 Çarşamba
23 Aralık 2014 Salı
YAŞAMA ALIŞKANLIĞI
“…Özgür sobaları hurdaya sattığını öğrenince deliye döndü.
‘Kışın beş on
kişi geliyordu hiç olmazsa, onlarda gelmez olur, biz de taş yeriz artık.’
Ama geliyoralar, bu şehirde gidecekleri başka yer yok.
Donuyorlar, ayakları buz kesiyor, kullanılmaktan incelmiş battaniyelerin
altında dertop oluyorlar, yorgun, çelimsiz bedenlerinin sıcaklığını muhafaza
etmek için kendilerine kapanıyorlar. Pek de zor olmuyor neyse ki, alışıklar
buna. Özgür’ün bilmediği şey bu; yaşama alışkanlığı…”
(Ayfer Tunç, Dünya Ağrısı syf 189)
22 Aralık 2014 Pazartesi
19 Aralık 2014 Cuma
HAFTANIN SÖZÜ - 115
"Terbiyeli
bir insan, ahlaksız olamaz"
Abdülhak Hamit Tarhan (5 Şubat 1852; Bebek, Beşiktaş, İstanbul - 12 Nisan 1937, İstanbul), Türk şâir, oyun yazarı, diplomat.
Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde ve Cumhuriyet Türkiye'sinin ilk yıllarında eserler vermiş, modern edebiyatın doğuşunda etkin bir isimdir.
Köklü ve eski bir ulema ailesinin ferdi olarak dünyaya gelmiş, hayatının her döneminde yüksek mevkilerde bulunmuş, dünyanın birçok yerini görme fırsatı yakalamış, çağının büyük ve güçlü bir sanatçısı sayılmıştır.Tanzimatı, Birinci ve İkinci Meşrutiyetleri ve Cumhuriyeti gören; bu devirlerdeki Tanzimat, Edebiyat-ı Cedide, Milli Edebiyat ve Cumhuriyet devri edebiyatlarını yakından tanıyan sanatçı Türk Edebiyatı'nda Şair'i Azam sıfatı ile anılır (Bu sıfatı ilk kez Süleyman Nazif kullandı). Uzun seneler diplomat olarak hem doğu hem de batı ülkelerinde bulunması nedeniyle iki edebiyatı da tanımış; Türk şiirine batıdan yeni konular, serbest düşünce ve şekiller getirirken; batı yazarlarından etkilenerek yazdığı oyunlarla Türk tiyatrosuna felsefi düşünceyi sokmuştur. Türk edebiyatının en büyük eserlerinden birisi kabul edilen Makber'in şairidir. TBMM III., IV. ve V. dönemlerde İstanbul milletvekili olarak görev yapmıştır.
18 Aralık 2014 Perşembe
YOLSUZLUK HAFTASINDA "PARA" ÇOK KONUŞULUNCA AKLIMA GELDİ
ATATÜRK’ÜN YAVERİ SALİH BOZOK ANLATIYOR:
…Zübeyde Hanım Mustafa Kemal’e telgraf çekmiştir;
“Paramız bitti oğlum, sıkıntıdayız…”
Salih Bozok ;
“Elimizdeki paradan bir miktar gönderelim mi?” diye sorar.
“Hayır” der Mustafa Kemal “o para milli mücadeleye aittir”
… Zübeyde Hanıma cevabî telgraf gönderilir;
“Evdeki Halı ve Kilimleri satın”
17 Aralık 2014 Çarşamba
16 Aralık 2014 Salı
15 Aralık 2014 Pazartesi
OSMANLICILARA HATIRLATALIM DEDİK...
1-Yüz yıl önce Tıp mekteplerinde OTOPSİ günahtır diye şeyhülislam fetvası vardı.
2-Mühendis mekteplerinde toplama çıkarma yeter çarpma bölmeye gerek yok diyen başka bir şeyhülislam fetvası da vardı.
3-Mühendis mekteplerinde bir üçgenin iç açılarının toplamını bilmeyen hocalar vardı.
4-1450 de Gütenberg’in icat ettiği matbaayı ancak 300 yıl sonra bu topraklara getirebilen İbrahim Müteferrika bile bir Macar devşirmesidir, Matbaaya itiraz eden yobaz camiasının itiraz sebebi ”Matbaa mürekkebinde domuz yağı vardır”
5-Yedi Sekiz Hasan Paşa (1831 – 1905)’nın okuması yazması yoktu Osmanlı ordusunda MAREŞALLİĞE (Müşir) kadar yükseldi.
6-Yüz yıl önce Osmanlı , tüm dünya petrollerinin %30’unun üzerinde oturuyordu fakat bundan haberi yoktu.
7- Biz birinci dünya savaşında şu an sahip olduğumuz toprakların dört katını kaybettik ”Almanlar yenildiği için biz de yenildik” lafına ancak bizim gibi kerizler inanır.
8-Paraların üzerine övünerek koyduğunuz haritanın sahibi Piri Reis’i yaşı 80’i geçtiği halde kellesini kestiren, kendi öz oğlunu da boğdurmuş olan "Muhteşem" Kanuni'dir.
9-Tarihte ilk uçan adam Hezarfen’i’de padişah sürgüne göndermiş ve garibim Cezayir çöllerinde ölüp gitmiştir.
10-Otuz altı padişahın otuz beş tanesinin karısı TÜRK ve MÜSLÜMAN değildi ve hiç biri HACCA gitmedi üstelik Yavuz Selim’den sonra hepsi HALİFE olduğu halde.
12 Aralık 2014 Cuma
HAFTANIN SÖZÜ - 114
"Bir şeyi
yapmak yalnızca sana zor geliyor diye bunun bir insan için olanaksız olduğunu
düşünme. Eğer bir şey insan için olanaklıysa ve insan doğasına uygunsa, senin
tarafından da yapılabileceğine inan".
Marcus Aurelius Antoninus Augustus (26 Nisan 121 – 17 Mart 180) 161 - 180 yılları arası Roma İmparatoru. 96 - 180 yılları arasında görev yapan Beş İyi İmparator'dan sonuncusudur ve aynı zamanda en önemli Stoacı filozoflardan biri olarak kabul edilir.
11 Aralık 2014 Perşembe
10 Aralık 2014 Çarşamba
KORKAKLIĞIN KAN DÖKÜCÜLÜĞÜ
“…Ne yazık ki dünya tarihi çoğu kez anlatıldığı gibi, sadece
insan cesaretinin değil, insan korkaklığının da tarihidir. Siyaset de öyle
sanıldığı gibi kamunun yönetilmesi değil, liderlerin kendilerinin yaratıp
etkiledikleri aynı makamın önünde kul köle olup eğilmesidir. İşte böyle çıkar
savaşlar: Tehlikeli sözcüklerle oynamaktan, ulusal tutkuların aşırı
kışkırtılmasından ve politik suçlardan; yeryüzünde hiçbir kötülük ve canilik
insan korkaklığı kadar kan dökmemiştir…”
(Stefan Zweig, Joseph Fouche-Bir Politikacının Portresi syf
62)
9 Aralık 2014 Salı
8 Aralık 2014 Pazartesi
TERÖRİST SAPTAYALIM DERKEN...
Hava yolu ile yolculuk yapanların sayısı arttıkça,
özellikle terör korkusu da artmakta ve hemen her devlet uçak yolcuları için bir
kısmı da eziyet haline gelen kontroller yapmaktadır. En son teknolojilerin kullanıldığı bu
güvenlik taramalarında gelinen son nokta, röntgen ışınlarından yararlanılarak
yapılan tam beden görüntülenmesi kontrolleridir.
Orlando Havalimanı yetkililerince yapılan 2013
yılına ilişkin tam beden görüntülemesi işlemleri, bazı meraklılarca incelenmiş
ve şu sonuçlar alınmıştır;
-
Saptanan
terörist: ‘0’;
-
Transseksüel
kişiler: ‘133’;
-
Bedeninde
değişik fıtıklar saptanan yolcular: ‘1485’;
-
Hemoroitli
yolcu sayısı: ‘3172’;
-
Prostatı
büyük olan yolcular: ‘8249’;
-
Meme
protezi ameliyatı geçirmiş yolcular: ‘59350’;
-
Gerçek
ve doğal sarışınlar: ‘3’
5 Aralık 2014 Cuma
4 Aralık 2014 Perşembe
3 Aralık 2014 Çarşamba
2 Aralık 2014 Salı
BİR ÇIĞLIK
“Hem bizim kuşağımıza, hem de korkarım bütün Avrupa
ülkelerinde bugünün kuşağına dünyamızda yalnızca başarının önem taşıdığı,
vatanın yararına olduğu takdirde, savaş dahil her türlü kaba güç
uygulamalarının yalnızca caiz değil, aynı zamanda istenmeye değer olduğu
düşüncesi genç yaşlarda benimsetilmeye çalışıldı. Bunun sonuçlarını şimdi
gördük. Bu düşünceler günümüzde dünyayı yutmakta olan öfkeye, nefrete ve
huzursuzluğa kaynaklık etti.”(1939)
(Stefan Zweig – Yarının Tarihi syf 48)
1 Aralık 2014 Pazartesi
28 Kasım 2014 Cuma
HAFTANIN SÖZÜ - 112
“Böcek olmayı kabullenenler, ezilince şikâyet etmemelidirler”
Johann Christoph Friedrich von Schiller: (doğum: 10 Kasım 1759 - Marbach am Neckar, ölüm: 9 Mayıs 1805 - Weimar) 1802 yılında soyluluk unvanı alan Schiller; şair, filozof, tarihçi ve en önemli Alman dram yazarıdır. Yazdığı çoğu tiyatro eseri Alman tiyatrosunda başyapıt niteliğindedir. Schiller doğa tasvirli şiirlerin şairi olarak da gayet başarılı olmuştur, ancak asıl alanı düşünsel/didaktik şiirdir, çoğu yazara ilham olmuştur ve dramatik şiirleri en sevilen Alman balatları arasındadır.
Schiller; Wieland, Herder ve Goethe ile Weimar Klasiğinin en önemli dört yazarından biridir.
27 Kasım 2014 Perşembe
26 Kasım 2014 Çarşamba
25 Kasım 2014 Salı
24 Kasım 2014 Pazartesi
21 Kasım 2014 Cuma
20 Kasım 2014 Perşembe
19 Kasım 2014 Çarşamba
18 Kasım 2014 Salı
SABİHA GÖKÇEN ANLATIYOR!
"Askeri birlikleri teftişlerimiz sırasında yemeğe oturduğumuzda Atatürk bazen 5-10 dakika yemeğe başlamaz, yaveri gelip kulağına bir şey söyledikten sonra afiyet olsun der yemeğe başlardık.
Bir gün bunun nedenini Atatürk’e sorunca "Sen karışma yemeğine devam et" dedi, İyice merak ettim. Gittim yaverine, "Sen Paşa’nın kulağına ne diyorsun da biz yemeğe başlıyoruz?" diye sordum.
Yaver bana gözlerimi yaşartan şu cevabı verdi:
"Birlikteki tüm Mehmetçik yemeğini yedi, şu anda bitirdi. Artık yemeğe başlayabiliriz Paşam."
Bir gün bunun nedenini Atatürk’e sorunca "Sen karışma yemeğine devam et" dedi, İyice merak ettim. Gittim yaverine, "Sen Paşa’nın kulağına ne diyorsun da biz yemeğe başlıyoruz?" diye sordum.
Yaver bana gözlerimi yaşartan şu cevabı verdi:
"Birlikteki tüm Mehmetçik yemeğini yedi, şu anda bitirdi. Artık yemeğe başlayabiliriz Paşam."
17 Kasım 2014 Pazartesi
BAKIN SEVGİLİ AMERİKAMIZ İNSANLIK İÇİN NELER DÜŞÜNÜYOR
“…Savaş bir toplumun kendini ‘ulus’ olarak görmesini sağlar;
savaşın karşı ağırlığı olmasa, hükümetler kendi meşruiyet alanlarını bile
oluşturamazlar; sınıflar arası dengeyi sağlayan ve anti sosyal unsurlardan
yararlanılmasına izin veren tek şey, savaştır. Barış, istikrarsızlığa ve
gençler arasında suça yol açar; savaş, bütün başıbozuk güçleri en doğru şekilde
yönlendirerek onlara ‘statü’ kazandırır. Ordu, mirastan mahrum edilenlerin ve
adapte olamayanların son umududur; toplumu, otomotivin gelişimi gibi, savaşa
dayalı olmayan kurumlar için bile bedel ödemeye hazırlayan tek şey, hayat ve
ölüm üzerinde yetkiye sahip olan savaş sistemidir. Savaş ekolojik açıdan da,
canlı fazlalığı açısından bir emniyet sübabı oluşturur...” (Iron Mountain Gizli
Raporu, 1968 ABD)
(Umberto Eco – Düşman Yaratmak syf 35-36)
14 Kasım 2014 Cuma
13 Kasım 2014 Perşembe
12 Kasım 2014 Çarşamba
İKİ BÜYÜK DİNİN GÖZÜNDEN KADIN
“…Kadın mükemmel olmayan bir hayvandır, akıl yürütmesi bir
yana, hatırlaması bile korkunç gelen bin türlü tatsız tutkusu vardır…Başka
hiçbir hayvan ondan daha az temiz değildir: çamurun içinde yuvarlanan domuz
bile ondan daha çirkin değildir; bunu inkar edecek birileri varsa, çevrelerine
baksınlar, kadınların beden sıvılarını gidermek için başvurdukları korkunç
aletleri utana sıkıla sakladıkları gizli yerleri arasınlar.” (Giovanni
Boccaccio – Corbaccio)
(Umberto Eco, Düşman yaratmak syf 27-28)
Muhammed: “Ey
kadınlar cemaati! Sadakada bulunun, istiğfarı çok yapın. Zîrâ ben siz
kadınların Cehennem'de çoğunluğu teşkil ettiğini gördüm” buyurdular.
Dinleyenlerden cesaretli bir kadın: - “Niye cehennemliklerin çoğunu kadınlar teşkil
ediyor, neyimiz var?” diye sordu. Muhammed: - “Ağzınızdan kötü söz çıkıyor ve
kocalarınıza karşı nankörlük ediyorsunuz. Aklı ve dini eksik olanlar arasında
akıl sahibi erkeklere galebe çalan sizden başkasını görmedim!” dedi. O
kadın tekrar: - “Ey Allah’ın Resulü! Aklı ve dini eksik ne demek?” diye sorunca
- “Aklı
noksan tabiri, iki kadının şahitliğinin bir erkeğin şahitliğine denk olmasını
ifade eder. Dinlerinin eksik olması tabiri de onların (hayız) günlerce namaz
kılmamalarını, Ramazan ayında oruç tutmamalarını ifade eder.”
(Kütüb-ü-Sitte No: 5361 ve ayrıca Buhârî, Hayz 6, Zekat 44, İman 21; Müslim, İman 132; Nesâî, Küsuf 17;
Muvatta, Küsuf 2)
11 Kasım 2014 Salı
10 Kasım 2014 Pazartesi
7 Kasım 2014 Cuma
6 Kasım 2014 Perşembe
KIVIRMA SANATI
Amerika'da bir süpermarkette, müşteri yarım kivi satın almak istiyor.
Tezgâhtar bunun mümkün olmadığını söylüyor. Kavga çıkıyor. Tezgâhtar koşa koşa
müdüre çıkıyor:
"Efendim, hayvanın biri yarım kivi almak istiyor" der demez şöyle bir
arkasına dönünce ne görsün: müşteri arkasından gelmiş, ensesinde duruyor...
Tezgâhtar hemen müşteriyi işaret ediyor:
"Bu beyefendi de diğer yarısını almak istiyor, efendim..." diyor
Müdür durumu anlıyor, adama yarım kiviyi mecburen verip gönderiyorlar.
Müdür bir saat sonra tezgâhtarı çağırtıyor:
"Tebrik ederim, çok zeki davrandın, iyi idare ettin. Nerelisin sen?
"Brezilyalıyım efendim..."
"Amerika'ya niye geldin?"
"Brezilya cazip bir yer değil efendim, orada insanlar ya fahişe, ya da futbolcu... Oluyorlar."
Müdür; "Biliyor musun, benim karım da Brezilyalı...
"Yaaaaaaaa öyle mi, Yenge hangi takımda futbol oynuyor ?"
"Efendim, hayvanın biri yarım kivi almak istiyor" der demez şöyle bir
arkasına dönünce ne görsün: müşteri arkasından gelmiş, ensesinde duruyor...
Tezgâhtar hemen müşteriyi işaret ediyor:
"Bu beyefendi de diğer yarısını almak istiyor, efendim..." diyor
Müdür durumu anlıyor, adama yarım kiviyi mecburen verip gönderiyorlar.
Müdür bir saat sonra tezgâhtarı çağırtıyor:
"Tebrik ederim, çok zeki davrandın, iyi idare ettin. Nerelisin sen?
"Brezilyalıyım efendim..."
"Amerika'ya niye geldin?"
"Brezilya cazip bir yer değil efendim, orada insanlar ya fahişe, ya da futbolcu... Oluyorlar."
Müdür; "Biliyor musun, benim karım da Brezilyalı...
"Yaaaaaaaa öyle mi, Yenge hangi takımda futbol oynuyor ?"
5 Kasım 2014 Çarşamba
4 Kasım 2014 Salı
3 Kasım 2014 Pazartesi
31 Ekim 2014 Cuma
30 Ekim 2014 Perşembe
28 Ekim 2014 Salı
24 Ekim 2014 Cuma
23 Ekim 2014 Perşembe
22 Ekim 2014 Çarşamba
20 Ekim 2014 Pazartesi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)