22 Mayıs 2015 Cuma

HAFTANIN SÖZÜ - 132

"Bilimin tek istediği, kullanılmış otomobil alırken ya da TV reklamlarından gördüğümüz ağrı kesicilerin kalitesini denerken gösterdiğimiz kuşkuculuğu diğer konularda da kullanmak."

Carl Edward Sagan (d. 9 Kasım 1934 – ö. 20 Aralık 1996), ABD'li gökbilimci, astrobiyolog. Bilimin popülerleşmesi için yaptığı çalışmalarla da tanınır.Astrobiyolojinin öncülerindendir ve Dünya Dışı Akıllı Varlık Araştırması'nın (SETI) ilerlemesinde büyük katkıları olmuştur. Popüler bilim kitaplarıyla ve yazımında yer alıp sunduğu ödüllü televizyon dizisi Cosmos (Kozmos) ile dünya çapında tanınmıştır. Ayrıca, 1985 yılında yayımlanan Contact (Mesaj) adlı romanı ,Jodie Foster'ın oynadığı aynı isimli film ile 1997 yılında beyaz perdeye aktarılmıştır . Çalışmalarında her zaman bilimsel yöntemi savunmuştur.
Bir tür kemik iliği neoplazistik hastalığı olan myelodysplasia hastalığından dolayı yaşama veda etmiştir...

20 Mayıs 2015 Çarşamba

TARİH TEKERRÜRDEN Mİ İBARETTİR?

…Demokrasi kitlelerin oy pusulalarıyla ortaya çıkan, tartışılmaz, hatasız, tanrısal bir aydınlanmaydı sanki. Sanki bu halk özgür bir halkın, düşüncede özgür, konuşmada özgür, davranışlarda özgür… Ama öyle miydi? Gerçekte merkezi yönetim ve polis özgürlüğün sınırlarını çiziyordu. Her şey daha kolay ve daha çok para kazanma noktasında düğümleniyordu. Tarım geriye gidiyor, sanayi pahalı mallar üretiyordu. Çünkü hammaddeden ürün elde edilmesine kadar geçen süreçte bir sürü fırsatçı, asalak araya giriyordu. Dış satım geriliyor, dış alım yoluyla kazanç sağlayan herkes dış alımı teşvik ediyordu. Paranın değeri düşüyor, enflasyon yükseliyordu. Ücretler para değerindeki düşüşe ayak uyduramıyordu. Bütün bunlar memurlarda ve iş hayatında yolsuzluğun, rüşvetçiliğin başlamasına, yayılmasına yol açtı…”


Ernst A. Egli “Genç Türkiye İnşa Edilirken” syf 297

15 Mayıs 2015 Cuma

HAFTANIN SÖZÜ - 131

"Yaşam deneyleri, en iyi öğretmenlerdir, ama okul masrafları çok fazladır.

Thomas Carlyle (d. 4 Aralık 1795 Ecclefechan, Dünfries ve Galloway, İskoçya - ö. 5 Şubat 1881 Londra) İskoç asıllı, deneme ve hiciv yazarı,tarihçi ve eğitmendir. Carlyle "Edinburgh Ansiklopedisi"'ne de makaleler yazmakla; çok tartışmalara yol açan sosyal yorumlamalarıyla ve iktisat bilimini "kasvetli bilim" olarak tanımlanması ile hatırlanmaktadır. Yapıtlarında İngiltere'nin tarihini, toplumsal yaşamını ve işçi sorunlarını ele almıştır.
Ailesi, İskoçya'da çok yaygın olan sıkı Kalvinizm Protestanlığı inanç ve göreneklerine bağlıydılar ve oğullarının Protestanlık prensiplerine göre eğitilmesine dikkat etmişlerdi. Carlyle'nin eğitimi sonunda bir Protestan papaz veya vaiz olmasını beklemekteydiler. Ancak Carlyle Edinburgh Üniversitesi'nde ilahiyat eğitimine devam ederken katı Hristiyan inancını kaybetmiş ve bunu da açıkça her eseri, yazısı ve hareketi ile ortaya koymuştu. Buna rağmen Carylye'in hazırlayıp yayınladığı eserlerin ana temaları ve bunların işlenişi sıkı dinsel prensipleri yansıtmaktaydı. Carlyle'ın geleneksel Hristiyanlığa inanmamasının herkesçe bilinmesi ve eserlerinin ana temalarının sıkı Hrıstiyan prensiplerini içermesi ile Victoria devrinin son dönemlerinin önemli bir karakteri idi. Bu devirde birçok aydın bu ikilemi çok çekici bulmakta idi. Özellikle Charles Darwin'in evrimsel teoriyi açıklaması, sosyal ve bilimsel ilerlemeler, bu aydınların geleneksel sosyal düzene ait din, inanç ve tutumlarını soru altına alıp tehdit etmekteydi ve Carlyle bunu eserlerine ustalıkla yansıtmaktaydı.

11 Mayıs 2015 Pazartesi

HER ŞEY İLK MÜSAMAHAYLA BAŞLAR!


"ÖE MAIL GRUBU WORDPRESS (DERİN STRATEJ

"Bir Bedevi, devesinin üstünde ve kızgın güneşin altında, Sina Çölü'nde yol almaktadır. Birden ufuk çizgisi kararır, gökyüzünde nadiren tek tük görülen kuşlar, bu kez toplu halde, karanlığın aksi istikametine doğru, telaşla kanat çırpmaktadır. Çölün mutlak sessizliği, daha da yoğunlaşır sanki. Deneyimli Bedevi; bu alametlerin, şiddetli bir kum fırtınasının habercisi olduğunu hemen anlar.
 Devesini çökertir, üstünden iner. Heybeden aldığı sağlam bir kazığı, kızgın kumlara çakar ve devesini sıkıca bu kazığa bağlar. Sonra yine heybelerden, katlanmış parçalar halinde çıkardığı küçük çadırını alelacele kurup, içine girer ve kapı örtüsünü her iliğinden düğümler.
Son düğümü henüz atmıştır ki; fırtına bulundukları bölgeye ulaşır. Küçük çadır havalanacakmış gibi sallanmakta, rügarın oluşturduğu kum sağnağı, neredeyse delip geçecek bir hızda, çadır yüzeyine çarpmaktadır. Her kum tanesinin, boyları küçük fakat verdikleri acı büyük oklar gibi bedenine saplandığı deve, dile gelir:
'Efendi, canım çok acıyor. Hiç olmazsa başımı çadıra sokmama izin verir misin' der. Dışarıda olmanın ne kadar zor olduğunu iyi bilen Bedevi, zavallı devenin bu dileğini kabul eder ve 'Pekii, başını çadıra sokabilirsin' diyerek, kapıyı bağlayan düğümleri boşaltır.
Durmak bir yana, fırtına giderek daha da gemi azıya almaktadır. Deve, sahibine tekrar yalvarır; 'Efendi, derimin en ince olduğu yer boynumdur ve şu an çok acıyor. İzin ver, boynumu da çadıra sokayım.' Biraz ikirciklenmeyle, bu isteğe de 'Pekii' der Bedevi.
Fırtına, sanki sonsuza dek sürecek gibidir. Deve bu kez, ilk ikisinden daha acıklı bir sesle yalvarır; 'Efendi, ne olur, hörgücümü de çadıra sokmama izin ver...' Bedevi bu son isteği de kerhen kabul eder. Ancak, hörgücün de içeri girmesiyle, küçücük çadırda, artık kımıldayacak yer kalmamıştır. Bu duruma, Bedevi'den önce, deve tepki gösterir; 'Efendi, bu çadır ikimize dar geliyor. Sen dışarı çıkıp, başının çaresine baksan...'

8 Mayıs 2015 Cuma

HAFTANIN SÖZÜ - 130


"Dünyanın sorunu, akıllılar hep kuşku içindeyken, aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır. "

Bertrand Arthur William Russell, 3. Earl Russell (18 Mayıs 1872 - 2 Şubat 1970), Britanyalı filozof, matematikçi, tarihçi, toplumsal eleştirmen.
Hayatının çeşitli dönemlerinde kendisini liberal, sosyalist ve barışseverolarak tanıtmış ayrıca hiçbirine derinden bağlı olmadığını itiraf etmiştir. Monmouthshire'de İngiltere’nin önde gelen aristokrat ailelerinden birinin ferdi olarak dünyaya gelmiştir.
Russell 1900'lerin başında İngilizlerin “idealizme karşı isyanı”na öncülük etmiştir. Gottlob Frege ve Ludwig Wittgenstein ile birlikte analitlik felsefenin kurucusu kabul edilir. A. N. Whitehead ile birlikte Principia Mathematica adlı kitabı yayınlamıştır. Felsefi denemesi ''On Denoting''(İfade Üzerine) adlı eseri felsefinin paradigması olarak kabul görür. Aynı zamanda geniş bir çevrece 20. Yüzyılın önde gelen mantıkçılarından biri olarak kabul görür. Çalışmaları mantık, matematik, dilbilim, bilgisayar teknolojisi ve filozofiyi, özelliklede dil felsefesi, epistemoloji ve metafiziği önemli ölçüde etkilemiştir.
Russell önde gelen savaş karşıtlarındandır. Serbest ticareti ve emperyalizm karşıtlığını desteklemiştir ve barışsever tutumundan dolayı Birinci Dünya Savaşı sırasında hapishanede yatmıştır. Daha sonra Adolf Hitler’e karşı kampanyalar düzenlemiş, Stalinci totalitarizmi eleştirmiş, Vietnam Savaşı’ındaki tutumu nedeniyle Amerikan hükümetini suçlamıştır. Aynı zamanda nükleer silahsızlanmanın dobra savunucularındandır. Son eylemlerinden bir tanesi İsrail’in Orta Doğu’daki ülkelere karşı izlediği tutumu eleştirdiği bir bildiri yayınlamasıdır.
İnsan Haklarını ve düşünce özgürlüğünü savunduğu yazıları dolayısıyla 1950 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görülmüştür.

7 Mayıs 2015 Perşembe

JULES VERNE BİR MEDENİYET GÖSTERGESİDİR

Soru: Jules Verne, sizin gibi pek çok Türk okuru etkiledi. Sizce burada yeterince bilinen bir yazar mı?

“Hayır, şimdi bilinmesi de mümkün değil, çünkü biz Osmanlı mirasçısıyız. Osmanlı, Jules Verne’in ilgilendiği şeylerle ilgilenmiyor. Bugün senin ülkende gazete çıkmıyor, senin ülkende üniversite yok, senin ülkende satılan kitapların yüzde 95’i İstanbul’da satılıyor. Neden Jules Verne tanınsın ki? Afrika’nın ortasında ne kadar vahşet varsa Türkiye’de o kadar vahşi bir ülke. Böyle yerlerde Jules Verne’in tanınması mümkün değildir. Jules Verne bir medeniyet göstergesidir. Bir ülkenin ne kadar medeni olduğunu, ne kadar Jules Verne okunduğuyla ölçebilirsin. Jules Verne’in kurgularının temelinde bilim var. Bilime dayanarak kurguluyor. İnsanlarının heyecanlandırılabileceği bir okur kitlesi lazım. Türkiye’de böyle bir okur kitlesi yok.”


CELAL ŞENGÖR, Atlas Mayıs 2015 syf 58