“Saat 14.00’de Rum birlikleri iki yandan Pladini’ye doğru saldırıya geçtiler.
Askerlerin önünde Girne’den 3, Karava’dan 4 büyük T-34 tankı geliyordu. Tankların palet sesleri bile uzun namluları kadar ürkütücü idi.
Süleyman Tuncer ve Neşet İkiz batı kesimindeydi. Askeri yayarak bir savunma düzeni kurmuşlardı. Bölge sık ağaçlık ve fundalıktı. Bu yüzden tanklar kobra silahlarıyla vurulamıyordu.(*) 50. Alaya bağlı büyük çaplı bir geri tepmesiz top ekibi, atışa hazırlenırken, öndeki tank ateş etti, top ta mürettebatı da duman oldu.
Bu ümit kırıcı anda, geri hizmette görevli bir er, elinde nişangahı kırık bir roketatarla bir tankın yoluna atlayıverdi. “Kaç, Çekil!” diye bağıranları duymadı ya da dinlemedi. Her gün yaptığı bir işmiş gibi roketatarı omzuna yerleştirdi. Hiç beklemeden homurdanarak gelen tanka roketatarı doğrultup tetiği çekti. Korkunç bir patlama oldu. Koca tank hurdaya çıktı.(**) Bu sırada askerler de tanksavarlarla ateş ederek arkadan gelen tanklardan birini vurdular. Tank alev aldı. İçindekiler tanktan fırlayıp kaçtılar. Kalan iki tank hızla geri çekildi, gözden kayboldu.”
(*) Roket silaha uzunca bir komut teli ile bağlıdır. Bu sayede roket kolayca hedefe yöneltilebilir. Ağaçlık bölgede komut teli ağaçlara, yüksek bitkilere, elektrik tellerine takıldığı için roket hedefe ulaşamıyor.
(**)Mesut Günsev, Şafak Vakti Kıbrıs s.168
(Turgut Özakman, Çılgın Türkler Kıbrıs, syf 366)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder