4 Kasım 2013 Pazartesi

ATEŞ

Yüzyıllar önce, Dünyanın ücra köşelerinden birinde bulunan bir adaya ateş, geç de olsa gitmişti. Bu adada dört ayrı kabile bulunuyor, adanın dört köşesinde birbirlerinden kopuk yaşamlarını sürdürüyorlardı.

Adaya yakın bir kara parçasında öğrencileriyle birlikte yaşayan bir bilge bu adaya gezi düzenlemeye karar verdi. Bir gemiye bindiler, zor bir yolculuktan sonra adaya ayakbastılar.

Birinci kabileye ulaştılar.

Bu kabilede ateşi sadece rahipler kullanabiliyordu. Bunun kendilerine verilmiş bir kutsal armağan olduğuna diğerlerini inandırmışlardı. Sadece rahipler ısınıyor ve sıcak yemek yiyordu, diğerleri donuyor ve çiğ et yiyordu.

Bilgenin öğrencilerinden biri "ben burada kalacağım ve bütün insanların ateşten faydalanmalarını sağlayacağını" dedi.

Bilge ve diğer öğrencileri onu orada bırakıp yollarına devam ettiler, ikinci kabileye geldiler.

Bu kabiledeki insanlar ateşin ilahi bir güç olduğuna inanmışlardı ve ateş yakmaya yarayan bütün araçlara tapıyorlardı. Ama ateş yakan yoktu.

Bir öğrenci "ben de burada kalıp bunlara ateş yakmayı öğreteceğim" dedi, orada kaldı, diğerleri yola devam edip üçüncü kabilenin yaşadığı yere geldi.

Bu kabilede, bir zamanlar ateşi adaya getiren adamın totemleri yapılmış ve her yere yerleştirilmişti. Halk ona tapıyordu. Birkaç kuşak öncesi ateşi görmüş, getiren adamın tanrı olduğuna karar verilmiş ve bu inanç yerleşmişti. Ama sonra kimse ateş yakmaya teşebbüs etmemişti.

Öğrencilerden biri de ben burada kalacağım dedi, diğerleri dördüncü kabilenin köyüne yöneldi.

Dördüncü kabile de ateş yakmıyor ama ateş hakkında yayılmış abartılı söylentilere inanıyordu. Ateşin kendisi bir tür tanrı yerine konulmuştu. Ateş yakmayı kimse bilmiyor ama hep ateşin gücü hakkında hikâyeler anlatılıyordu.

Başka bir öğrenci de bu köyde kalmak istedi.

Bilge ve öğrencileri adayı biraz daha dolaşıp dört köyde kalan öğrencileri almak için tekrar aynı yolu izleyerek geri döndüler.

Birinci köydeki öğrenci konuşmaya başlar başlamaz rahiplerce suçlanmış, bir yabancıya inanacağına kendi rahiplerine inanan halk da öğrenciyi yakalayıp yakmıştı.

İkinci köydeki öğrenci, halkın tapındığı aletleri kullanarak ateş yakar yakmaz halk korkmuş, tapındıkları nesnelerin böyle kullanılmasına infial göstermiş ve öğrenciyi öldürmüşlerdi.

Üçüncü köydeki öğrenci, bir insanın totemine tapmanın yanlışlığını belirterek söze başlayınca hemen öldürülmüştü.

Dördüncü köydeki öğrenci de ateşin gerçekte ne olduğunu anlatmaya başladığı anda öldürülmüştü.


Bilge ve kalan öğrenciler gemiye döndüler, denize açıldılar. 
Bilge bu ada gezisinin sonucunu şöyle özetledi:

"Öğretmek bilmekten çok daha zordur. Bilmek istemeyenlere, bilgiye direnenlere bir şey öğretmek de en zorudur. Cahiller bildiklerine inanırlar ve yeni bilgilere direnirler. Ama aynı zamanda bir huzursuzluk içindedirler, bu yüzden de gerçekten bilen insanlardan nefret ederler; onları yakarlar, öldürürler..."

İNTERNETTEN ALINTIDIR


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder