“…Kendi otomobilini
üretemeyen ülkeye borç verip otobanlar yaptırırız. Sonra onlara arabalarımızı
satarız. Sonra bankalarını satın alırız. O bankalardan halka ucuz krediler
verip daha çok araba almalarını sağlarız.
Böylece verdiğimiz o krediyi
arabamızı satarak geri alırız, hem de faiziyle. O Ülkeye Dünya Bankası ya da
kardeş kurumlardan kredi ayarlarız. Ayarlanan kredi asla o ülkenin
hazinesine gitmez; o ülkede 'proje' yapan şirketlerimizin kasasına girer.
Enerji santralleri, sanayi alanları, limanlar, dev hava yolları yapılır.
Aslında insanların işine yaramayan bir yığın beton. Bizim şirketlerimiz kazanır
o ülkedeki birileri de nemalandırılır. Toplum bu düzenekten hiç bir şey
kazanmaz. Ama ülke büyük bir borcun altına sokulmuş olur. Bu o kadar büyük bir
borçtur ki geri ödenmesi imkânsızdır. Plan böyle işler. Sonunda ekonomik
danışmanlar(tetikçiler) olarak gider onlara deriz ki; “Bize büyük bir borcunuz
var, ödeyemiyorsunuz. Bunun karşılığında petrolünüzü, madenlerinizi satın,
doğal gazınızı bize verin, askeri üslerimize yer gösterin, askerlerinizi
birliklerimize destek olmaları için savaştığımız bölgelere gönderin, Birleşmiş
Milletlerde bizim lehimize oy verin! Elektrik su kanalizasyon sistemlerinizi
özelleştirin! Onları Amerikan şirketlerine (ya da diğer çok uluslu şirketlere)
satın vs. vs...” Böylece sosyal hizmetleri, teknik sistemleri, eğitim
kurumlarını, sağlık kurumlarını hatta adli sistemleri ele geçiririz. Bu, ikili,
üçlü, dörtlü bir darbeler serisidir...”
Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları - John Perkins- 2005
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder