29 Haziran 2012 Cuma

HAFTANIN SÖZÜ - 26

"Tanrı iradesini hakim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır; yeryüzündeki kötü insanlar ise, kendi iradelerini hakim kılmak için Tanrıyı kullanırlar. "
(Giardano Bruno)
Giordano Bruno (d. 1548, İtalya, Nola - ö. 17 Şubat 1600 İtalya, Roma). İtalyan filozof, rahip, gökbilimci ve okültist. Rönesans felsefesini biçimlendiren filozofların en önemlilerinden biridir ve şair yönüyle de edebiyata en yakın duranıdır. Ona doğacı coşkunluğun düşünürü de denilebilir. Aristotelesçi kapalı evren görüşünden ilk sıyrılanlar arasında yer alan İtalyan filozof, Kopernik'in tezini savundu. Evrenin sonsuz ve eşdağalımlı olduğunu ve evrende, dünyadan başka birçok gezegenin bulunduğunu söyledi. Aykırı görüşler beslediği için 1600 yılında Roma Katolik Kilisesi'nin Engizisyon mahkemesinde yargılanıp sapkın ilan edildi ve Roma'da diri diri yakılarak idam edildi.

28 Haziran 2012 Perşembe

YERLERİNİ DEĞİŞTİRDİM

Hz.Musa, Tanrı ile görüşmek üzere Hıra Dağı’na giderken yolda önüne önce bir sarhoş daha sonra da bir sofu çıkmış. İkisine de,
Tanrı’dan bir dilekleri olup olmadığını” sorduğunda,
Öldüğümüzde Cennete gitmek isteriz” cevabını almış.
Görüşmeden dönerken önce sofuya,
Dileğin kabul oldu Cennete gideceksin” dediğinde sofu,
Biliyordum zaten. Benim gibi dindar birisinin Cehenneme gidecek hali yoktu ya!” cevabını vermiş.
Biraz ileride bekleyen sarhoşa ise,
Maalesef içkiden dolayı gideceğin yer Cennet değil, Cehennem” deyince sarhoş, “Olsun.Yüce Tanrım beni adam yerine koyup Cehennem’ine de olsa kabul etti ya! Bu bana yeter” diye cevaplayınca hemen bir vahiy gelmiş Tanrı’dan,
Yerlerini değiştirdim!”

27 Haziran 2012 Çarşamba

YÖRÜK SÖZÜ

Yörükler sözü şöyle der:
“Yörük ottan, şehirli etten, köylü de inattan ölür.”

26 Haziran 2012 Salı

EVİNİN ÖNÜNDEKİ KALDIRIMA SAHİP ÇIKAMAYAN TOPLUM

“… Kaldırımda yürürken, yolumuzun üstüne park etmiş bir arabaya sessiz kalışımızla gaz veriyoruz farkında olmadan, ülkenin herhangi bir yerindeki hatalı sollamaya! Evinin önündeki kaldırıma sahip çıkmayan bir toplum, insan hakları konusunda elbette sınıfta kalacaktır…”

(Sunay Akın, Ayçöreği ve Denizyıldızı syf 211)

25 Haziran 2012 Pazartesi

"UBUNTU"

"Afrika'da çalışan bir antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun
oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvelere ilk ulaşanın ödülü o
meyveleri yemek olacaktır.

Onlara, "Haydi, şimdi başlayın! Birinci olan alacak!"

O an bütün çocuklar elele tutuşur, koşarlar ağacın altına beraber
varırlar ve hep beraber meyveleri yemeye başlarlar.

Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu cevabı verirler;

"Biz "ubuntu" yaptık: Yarışsa idik, yarışı kazanan bir kişi olacaktı.
Nasıl olur da diğerleri mutsuzken yarışı kazanan bir kişi ödül meyveyi
yiyebilir? Oysa biz ubuntu yaparak hepimiz yedik."

Ubuntu'nun anlamını açıklarlar onların dilinde:

UBUNTU: "BEN, BİZ OLDUĞUMUZ ZAMAN 'BEN'İM"

(Mürşide TATOĞLU'ndan aktaran  Arif Neşet Caner)

22 Haziran 2012 Cuma

HAFTANIN SÖZÜ - 25

Yalanlamak ve reddetmek için okuma!
İnanmak ve her şeyi kabullenmek için de okuma!
Konuşmak ve nutuk çekmek için de okuma!
Tartmak, kıyaslamak ve düşünmek için oku!

Francis Bacon (22 Ocak 1561 - 9 Nisan 1626), (okunuş: frensıs beykın) İngiliz filozof, bilim adamı, avukat, hukukçu, devlet adamı ve yazar.
22 Ocak 1561'de doğan Francis Bacon, Kraliçe 1. Elizabeth'in adalet bakanı Nicholas Bacon'ın oğludur. Her ne kadar Francis Bacon'ın ünü babasınınkini gölgede bıraksa da, babası, Nicholas Bacon da sıradan birisi olmaktan çok öte, döneminin ünlü isimlerindendi. Francis Bacon, oniki yaşında girdiği Trinity College, Cambridge'de skolastik felsefeyle tanıştı ve skolastik felsefeye karşıt görüşlerinin tohumları burada atıldı. 1576'da Hukuk okumaya başladıktan sonra, Fransa'daki İngiliz elçisinin yanında çalışması için bir teklif aldı. Teklifi kabul ederek, öğrenimine ara verdi ve Fransa'ya gitti. Bacon'ın felsefeye olan aşkının iyice filizlenmeye başladığı bu yıllarda, ansızın, 1579'da babasının vefat haberini aldı. Cepleri boş bir şekilde İngiltere'ye döndüğünde yapabileceği tek şey hukuk öğrenimine devam etmek oldu. Öğrenimini tamamladıktan sonra avukatlık yapmaya başladı. Çocukluğundan beri alıştığı lüks yaşama özlem çekiyordu, bu yüzden avukatlık yaparken bir taraftan da siyasi bir kariyer için çalıştı. Nitekim 1584'te Parlementoya seçildi.
Essex kontuyla yakın bir arkadaşlığı vardı. Fakat arkadaşlıkları, Essex kontunun Kraliçe 1. Elizabeth'i devirmek üzere kurduğu planlar nedeniyle bozuldu. Kraliçeye olan bağlılığının büyük olduğunu belirten Bacon, uzun süre arkadaşını fikirlerinden döndürmeye çalıştı. Kraliçeye yapılan başarısız bir suikast girişiminden sonra Essex kontu tutuklandı. Bacon'ın da çabalarıyla salıverilen kont, daha sonra Kraliçeyi devirmek için yeni bir girişimde bulundu. Bu sefer tutuklandığında, suçlu bulundu ve idam edildi. Bu sırada Bacon'ın yıldızı parlamaktaydı, her ne kadar Essex kontuyla olan bu ilişkileri sonucu onu hayatı boyu tehdit edecek düşmanlar edinmiş olsa da Kraliçeye olan bağlılığı hiç kuşkusuz ona kariyer açısından büyük fırsatlar vermişti.
1603'de Kraliçenin veliahtı olarak James I tahta geçince hızlı bir şekilde önemli mevkilere geldi. Önce "Sir" unvanı aldı, sonra 1606'da başsavcı, 1618'de ise İngiltere başyargıcı oldu. Kariyerinin zirvesindeyken, çöküşü kapıyı çaldı. 1621'de rüşvet suçuyla tutuklanıp yargılandı. Suçlu bulundu ve hapis cezasına çarptırıldı. Hapishanede fazla kalmadı ve salıverildi, fakat ne Parlementoda ne de herhangi bir politik konumda bulunması bundan sonra imkânsızdı. Siyasetten kopan Bacon hayatının geri kalan yıllarını felsefi düşüncelerine adadı. 1626'da zatürree olduğu varsayılan bir hastalık yüzünden vefat etti.

21 Haziran 2012 Perşembe

TÜRKÇENİN KÖKLERİNDEN - 1

"Ol  gündizine sadyk musulman. Gijesine goňşusynyň sygyryny ogryn sagýar.   Hudaý gije uklaýandyr öýdýärmikä?"

"O, gündüz sadık müslüman, gece komşunun ineğini sağar. Allah geceleri uyuyor diye mi düşünür acaba?"

19 Haziran 2012 Salı

ÇILGIN TÜRKLER KIBRISTA - 9

     "Magosa bölgesindeki Barış gücü’nden İsveçli Yarbay Felix, “Rumlar sizden en az 30 kat güçlü…”dedi. “…ağır silahlarla da donanmış halde. Magosa’yı savunmanız mümkün değil. Silahlarınızı ve kaleyi teslim edin. Boşuna kan dökülmesin.”
     Tabur komutanı Üsteğmen Oğuz Kalelioğlu, iki yıl önce Kıbrıs’a gönderilmiş bir subaydı. Üsteğmen, Magosalıları sevmiş, Sancaktar da bu genç subayı tarttıktan sonra güven içinde 252 kişilik Magosa mücahit Taburu Komutanlığı’na getirmişti. Kod adı Sadi bey’di. Üsteğmen Oğuz Kalelioğlu, İsveçli Yarbaya, “Bizi buraya gönderen Türk Devleti ‘düşmanı görünce teslim ol’ demedi. Gerekirse çarpışarak ölmemizi emretti. Aldığımız emri uygulayacağız” diye yanıt verdi.
     Yarbay Felix, Türklerin teslim olmayı reddettiği haberini Rum komutana götürdü. Biraz sonra Rum kuvvetleri, surlar içindeki şehre havan ateşi açtılar. Şehri yıkmak istedikleri anlaşılıyordu. Kimse üzülmedi:
     “Ordu geldi ya ne gam!”
     Mücahitler de Magosa-Lefkoşa yoluna yürüyen bir Rum birliğini ateş altına aldı. Birliğin önündeki taşıt devrildi. Birlik hareketi durdurup savaş düzenine geçti. Mücahitler, Rum birliklerini oyalama görevine başlamışlardı. Seferberlik ilan edildi. Taburun varlığı bir anda 800 kişiye çıktı.
     Magosa’yı Gazi Magosa yapan savaş böyle başladı."

(Turgut Özakman, Çılgın Türkler Kıbrıs, syf 349)

OĞUZ KALELİOĞLU, 1945 yılında Artvin'de doğdu. İlk ve orta tahsilini İzmit'te yaptı. 1966 yılında Kara Harp Okulu'nu bitirerek topçu subayı oldu. Deşiğik kıtalarda Batarya Komutanlığı ve Harp Okulu Öğrenci Alayı'nda görev yaptı.

1973 yılında Kıbrıs'a atandı. Magosa Mücahit Tabur Komutanı oldu.
1974 Kıbrıs Barış Harekâtı'nda Tabur komutanı olarak, 8.000 kişilik üstün düşman kuvvetlerine, silahsız ve cephanesiz 800 kişilik Magosa halkıyla karşı koydu. Kıbrıs Barış Kuvvetleri'nin yetişmesine kadar Magosa Kalesini aç, susuz ve cephanesiz 1 ay savunarak adanın en büyük limanı olan Magosa limanının Türk tarafında kalmasını sağladı ve Magosa'ya GAZİLİK ünvanını kazandırdı.
1978 yılında Harp Akademileri'ni bitirdi. Kurmay Yüzbaşı olarak Şanlıurfa ve Adıyaman'da görev yaptı. Yurtdışında çeşitli ihtisas kurslarına katıldı. NATO Karargâhı'nda Daire Başkanlığı, M.G.K. Genel Sekreterliği'nde Koordinatörlük yaptı.

1990 yılında 105. Top. Alay Komutanı oldu.

1997 yılında Gnkur. Harekat Başkanlığı'nda Daire Başkanı iken, kadrosuzluk nedeniyle emekli oldu. 1997-2002 tarihleri arasında Diyanet İşleri Başkanlığı Başkan Başdanışmanı olarak görev yaptı.

TKS Üstün Cesaret - Feragat ve Eser Yazma şerit rozetleri ile TSK Savaş ve Üstün Hizmet madalyaları sahibidir.

2003 yılında, Kıbrıs Türk Mücahitleri'nin daveti üzerine hiçbir zaman kopmadığı yavruvatan Kıbrıs'a gelerek Kıbrıs Adalet Partisi'ni kurdu. Partinin Genel Başkanlığı'nı yürüttü.
Evli ve iki çocuk babasıdır. İngilizce bilmektedir.

18 Haziran 2012 Pazartesi

YENİLDİĞİNİZİ DÜŞÜNÜYORSANIZ YENİLMİŞSİNİZDİR

YENİLDİĞİNİZİ DÜŞÜNÜYORSANIZ YENİLMİŞSİNİZDİR
Cesur olmadığınızı düşünüyorsanız, korkaksınızdır!
Kazanmak istiyor fakat kazanamayacağınızı düşünüyorsanız, kesinlikle kazanamazsınız demektir!
Kaybedeceğinizi düşünüyorsanız, çoktan kaybetmişsinizdir!
Dışarıdaki dünyaya çıktığınızda anlayacaksınız ki başarı, ancak onu istediğinizde gelecektir.
Her şey insanın kafasında biter!
Alt edildiğinizi düşünüyorsanız, alt edilmişsinizdir!
Yükselmek için yüksek düşünmelisiniz!
Bir ödülü kazanmadan önce kendinizden emin olmalısınız!
Yaşam savaşını kazanan her zaman, en güçlü ya da en hızlı olan değildir!
Er ya da geç kazanan kişi, kazanacağını önceden düşünebilen kişidir!

Arnold Daniel Palmer (10 Eylül 1929) Profesyonel Golf tarihinin en meşhur oyuncusudur. ABD vatandaşıdır. Lakabı “Kral”dır.  1998’de PGA’dan yaşam boyu başarı ödülü aldı. 1974’de “World Golf Hall of Fame”e seçildi.

15 Haziran 2012 Cuma

HAFTANIN SÖZÜ - 24

"Doğduğunuz zaman siz ağladınız, dünya güldü. Öyle bir hayat yaşayın ki, öldüğünüzde dünya ağlasın, siz gülün." 

Cherokee atasözü

14 Haziran 2012 Perşembe

İNGİLİZ YARGIÇ

İngiliz yargıç, gece yarısı parktan geçen kızı korkutan adama, “7 yıl, 7 gün” hapis verince, şaşıran gazeteciler sormuşlar:
'Adam kıza elini bile süremedi. Kaçan kızın çığlıklarına yetişenler de adamı yakaladılar. Bu 7 yıl, 7 gün çok değil mi?'

Yargıcın yanıtı hukuk tarihine geçecek düzeydedir :
' Kızı korkutmanın karşılığı 7 gündür. 7 yıl, İngiliz kızlarının gece yarısı parkta dolaşma özgürlüklerine saldırmanın cezasıdır.'

13 Haziran 2012 Çarşamba

ÇILGIN TÜRKLER KIBRISTA - 8

"Büyük uçaklar, paraşütçüler, helikopterler, Türklerin dört bir yandan geldiği hakkında söylentiler, radyolardan yayılan ilahiler ve marşlar, Lefkoşa’da iki kesim arasındaki sınırda karşı karşıya nöbet tutan Türkleri de, Rumları da çok germişti. Türkler heyecan, Rumlar öfke içindeydi. Bir silah patlasa, uzun zamandır süren sessizlik bir anda sona erecek ve ateş savaşı başlayacaktı.
Beklenen oldu. Bir tüfek patladı. Ateş savaşı bir anda sınır boyunca yayıldı. Ateş savaş yer yer boğazlaşmaya dönüşecek, bütün şiddetiyle günlerce sürecekti.
Türk köylerinin, kasabalarının, şehirlerdeki Türk kesimlerinin çevresinde Eoka-B çeteleri, RMMO birlikleri ya da silahlandırılmış Rum köylüler vardı. Lefkoşa’da çatışmanın başladığını öğrenince hepsi bulundukları yerde Türklere hücuma geçtiler. Bu durumu yeni Rum yönetimi de destekledi. Buralardaki mücahitlerin görevi zaten, bir müdahale durumunda çevrelerindeki Rum birliklerini çatışarak oyalamak, birleşip de Türk birliklerine saldırmalarını ellerinden geldiğince önlemek , geciktirmekti. Silahlarını ateşlediler.
Çatışmalar başladı."

(Turgut Özakman, Çılgın Türkler Kıbrıs, syf 348)

11 Haziran 2012 Pazartesi

TÜRKLER HAKKINDA (10)

"Türkler kahramandırlar. Dostlarına zarar vermezler fakat kazanç verirler."
Jan Amos Comenius (Çekçe: Jan Amos Komenský; Almanca: Johann Amos Comenius; Latince: Iohannes Comenius) (28 Mart 159215 Kasım 1670) Çek öğretmen, bilim adamı, eğitimci ve yazardır. Brethren Birliği/Moravya piskoposu, dini mülteci, ve evrensel eğitimin ilk savunucularındır, Didactica magna kitabında bunun kavramı açıklanmıştır. Cominius ulusların öğretmeni olarak bilinmektedir.
28 Mart 1592 Moravya'da (şu anda Çek Cumhuriyeti) doğmuştur. Almanya'da Heidelberg Üniversitesi'nde eğitim görmüş ve papaz (pastör) ve okul müdürü olmuştur. 30 yıllık Savaş Polonya'ya göç etmesini zorunlu kılmıştır. Polonya'da iken Polonya'nın eğitim sisteminin reformu için kitaplar yazmıştır. Bu kitaplar sayesinde ünlü olup, okul sistemlerinin reformunu yapmak üzere İngiltere, İsveç ve Macaristan'ı ziyaret etmiştir.
En çok öğretim teknikleri konusunda katkılarından dolayı tanınmıştır. Comenius tüm çocukların, sosyo-ekonomik durum ve cinsiyet gözetmeksizin, okula gitmelerini ve yaşadıkları medeniyeti anlamaları ve kabul etmeleri için aynı eğitim görmelerinin gerektiğine inanmıştır.

8 Haziran 2012 Cuma

HAFTANIN SÖZÜ - 23

''İyi insanların doğru davranması için yasaya lüzum yoktur.

Kötü insanlar ise yasayı çiğnemenin bir yolunu zaten bulur.''

Platon
(Devlet)

7 Haziran 2012 Perşembe

BİR DİYALOG

Damat: Ah! Nihayet rüya gerçek oluyor!!  
Gelin:   Senden ayrılmamı ister misin?
Damat: Hayır! Bu lafı bir daha asla söyleme!

Gelin:   Sen.. Bana aşık mısın?
Damat: Tabii ki.
Gelin:   Beni terketmeyi düşünür müsün?
Damat: Tabii ki hayır.
Gelin:   Peki bana bir öpücük verir misin?
Damat: Evet hem yüzüne hem gözüne.
Gelin:   Peki bana bir gün vuracakmısın?
Damat: Asla! Ben o tür erkeklerden değilim.
Gelin:   Sana güvenebilir miyim?
Damat: Evet.
Gelin:   AŞKIM.

(SATIRLARI BİR DE TERSTEN OKURMUSUNUZ?)

5 Haziran 2012 Salı

KIRMIZI BİSİKLET

Afacan çocuğun doğum günüdür ve annesinden bir kırmızı bisiklet ister. Annesi de ona bisikleti hak etmediğini ve hazreti İsa'ya günahlarını itiraf ettiği bir mektup yazmasını söyler.
Çocuk odasına gider ve başlar yazmaya...
'Mukaddes isa hazretleri, hep yalan söylediğim için affedin. Söz veriyorum bir daha olmayacak. Bugün benim doğum günüm ve sizden bir kırmızı bisiklet istiyorum'. Çocuk yazmayı bırakır ve sonra mektubu yırtar atar. Çünkü
 günahları o kadarcık değildir. ikinci mektubu yazmaya karar verir.
'Mukaddes İsa hep yalan söylediğim ve annemi dinlemediğim için beni affedin. Bu bir daha olmayacak. Söz veriyorum. Bu gün benim doğum günüm. Sizden bir kırmızı bisiklet istiyorum.'
Ve bu mektubu da yırtar, çünkü bunlarda işlediği bütün günahlar değildir. Ve başlar üçüncü mektuba. Yine olmaz ve afacan çocuk başka bir yol denemek için annesinden izin alır ve kiliseye gider. Bunu gören annesi çok sevinir ve yaramaz oğlunun akıllandığını sanIr. Küçük çocuk kilisede küçük Meryem Ana heykelinin yanına gider ve sağa sola baktıktan sonra onu çantasına koyar ve eve götürür. Evde yine odasına çıkar ve İsa'ya son mektubunu yazar,
'Bana kırmızı bisikleti al. Anan elimde rehin.' 

1 Haziran 2012 Cuma

HAFTANIN SÖZÜ - 22

"Hayatta kalan, türlerin ne en güçlüsü ne de en zekisidir; hayatta kalan,
 kendini değişime en çabuk uydurabilendir."
Charles Darwin