"Paraşütçüleri taşıyan nakliye uçakları radara yakalanmamak için deniz üzerinde çok alçaktan uçuyorlardı. Uçaklarda paraşütçülerin atlayacakları kapı açıktı. Soğuktan ve heyecandan titriyorlardı. Kıbrıs göründü. Beşparmak dağlarını aşmak için yükseldiler. Uçaksavar atışları arasında dağı aştılar. 36 uçak büyük gövdeleri, geniş kanatları ile gökyüzünü örtmüştü. Uçaklar üçlü kol düzenine geçtiler. İkiye ayrıldılar. 1. Paraşüt Taburu Kırnı havaalanı çevresine, 2. Paraşüt Taburu Gönyeli-Hamitköy arasına atlayacaktı. Uçaklar 250 metreye indiler. Seslerinden hava ve yer sarsılmaktaydı. Yerden havaya uçakları ve paraşütçüleri uyarıcı renkli dumanlar yükseliyordu. Türk kesiminin sınırlarını gösteren işaret bezleri rahatça görülüyordu.
Uçakları duyan, gören Türkler büyük bir sevinç içinde yollara döküldü.
Komutan Gönyeli-Hamitköy arasına atlayacak olan 2. Par. Taburuyla birlikteydi. Her uçakta atlama noktasına gelinceye kadar pilotlar aşama aşama uyarı zilleri çalıyor, atlama noktasına gelince atlama zilini çalmaya başlıyorlardı. Bu zil çalınınca, paraşütçüler, atlatıcıların yardımıyla “Allah!” diye haykırarak, komandı naraları atarak sırayla atlamaya başladılar.
Saat 07.00’ydi.
Gökyüzü 1.081 paraşütle doldu.(*) Kıbrıs toprağına rahmet gibi yağıyorlardı. Kıbrıslı Türklerin kimi sevinçten ağlıyor, kimi teşekkür secdesine kapanıyor, kimi avaz avaz bağırıyordu. Denktaş’ın gözyaşları ip gibi yüzüne akıyordu.
Acı, zulüm, ölüm, horlanma, eziyet, baskı ile dolu karanlık, kanlı yıllar sona ermişti.
BM Barış Gücü Avusturyalı bir refakat subayı vermişti. Avusturyalı Yarbay uçaklardaki ay yıldızı ve paraşütçüleri görünce, Denktaş’ın elini tuttu, “Sizi kutlarım, artık kurtuldunuz!” dedi. Türklerin ne çektiğini biliyordu.
Türkler, askeri kucaklamak, öpmek, yakından görmek için koşuyorlardı. Bir Kıbrıs Türkü, bütün Rumlara işittirmek ümidiyle sesi çıktığı kadar bağırıyordu:
“Türkler gelirse işte böyle gelir!”
Doğudaki ve batıdaki Rum kesimlerinden birkaç el ateş edildi. O kadar. Hiç görmedikleri, hayal bile etmedikleri bir olay yaşıyorlardı. Gerçekten felç olmuş gibiydiler. Ateşi sürdürseler, mücahitler tetikte bekliyorlardı. Paraşütçüleri korumak için canları feda etmekten kaçınmayacaklardı. İki paraşüt taburu sadece bir şehit vererek yere indi: Bir erin paraşütü açılmamıştı. (**)
Yunanistan ve Rum Yönetimi hem fizik, hem psikolojik baskına uğramıştı."
(*) Sayı için kaynak: Cumhur Evcil a.g.e. s.37 (Tugay Karargahı + 2 tabur + topçu bataryası mürettebatı); 1. Par. Tb’dan bir er, 2. Par. Tb’dan bir Sb, bir Astsb ve birkaç erin atlama sırasında sakatlandıkları anlaşıldı. Türk Alayı hastanesine gönderildiler. Boğazköy’de de bir sağlık istasyonu açılmıştı.
(**) Şehit erin adı Necmettin İnan
(Turgut Özakman, Çılgın Türkler Kıbrıs, syf 337-339)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder